M. Şükrü Hanioğlu yazdı: “Fransız İslâm’ı” projesi başarılı olacak mı?

 

Bu değerli yazının birkaç yerinden alıntılar sunmakla yetineceğim.
Yazının başlarından:
Clifford Geertz, İslâm coğrafyasının iki ucunda yer alan Endonezya ve Fas’ta dinin “nasıl yaşandığını” ele alan çalışmasında, Claude Lévi- Strauss yapısalcılığının ötesine geçen, “yorumlayıcı” antropolojik yaklaşımı hayata geçirmeye çalışmıştı.

Söz konusu değerlendirme “semboller” aracılığıyla kültürün ayrılmaz parçası olan dinin bireylerin yaşam tarzını nasıl şekillendirdiğini tahlil ediyordu.
Geertz’in ulaştığı sonuç, değişik Müslüman toplulukların, örneğin yerleşik Araplar ile bedevîlerin dini farklı biçimde yaşadığını savunan görevselci (functionalist) yaklaşımların yüzeysel farklılıkları abarttığı, “İslâm”ın değişik toplumlarda “aynı kökleşmiş sembolleri” kullandığı idi. (…) Buna karşılık, kullanılan kökleşmiş sembollerin aynı olması hayata bakış açısı açısından “türdeş” bir “İslâm”dan bahsetmeyi mümkün kılmaktaydı.
(…)

“İslâm” inşa’ı ara başlığı altından:
Üç yıl önce “Avusturya karakterli İslâm” oluşturma amacıyla, 1912 tarihli “İslâm Kanunu (Islamgesetz)”de kapsamlı değişimler yapan yasa ile Emmanuel Macron’un geçtiğimiz şubatta verdiği bir mülâkatta başlatılacağını dile getirdiği “Fransız İslâmı yaratma projesi,” “radikalizm” ile mücadele alanında alınabilecek en köklü tedbirin “modern, ulusal İslâm”lar yaratma olduğu düşünsel arka planına dayanmaktadır.
(…)
Bu girişimlerin hukukî veçheleri, inanç özgürlüğü ile uyumu şüphesiz değerlendirilmelidir. Ancak sorgulanması gereken temel konu yukarıdan aşağıya “ulusal, arzulanan değerleri içselleştirilmiş İslâm yaratma” projesinin ne derece anlamlı olduğudur.
Oryantalizmden ulusal “İslâm”a ara başlığı altından:
Batı’nın benimsediği Oryantalist söylem Yahudi ve Hıristiyan geleneklerinden uyarlandığını iddia ettiği ve genellikle “Muhammedîlik” olarak atıfta bulunduğu “İslâm”ın, hurâfât ve israiliyât yığınından oluşan, kötü bir taklit olduğunu iddia etmiştir. (…)
Söz konusu söylem materyalizmin yükselişi sonrasında “tüm dinler anlamsızdır; ama en anlamsız ve ilkelleri İslâmiyettir” tezine dayalı ikinci bir anlatıma da sahip olmuştu. (…)
Batı’da egemen olan bu söylemin Avrupa ülkelerinin “İslâm sorunu”nu çözmekten uzak olduğu ortadadır. Bu nedenle Batı “modern, ıslâh edilmiş İslâm” yaratma iddiasıyla ortaya çıkanları desteklemekle kalmamış, bunu küresel düzeyde hayata geçirecek “ılımlı İslâm” projesini gündemine almıştır.
(…)
(…) sonrasında gelinen nokta “ulusal İslâm”ların yaratılmasıdır.
Bu yaklaşıma göre devlet kontrolünde ehlileştirilerek (…) “Avusturya” ve “Fransız” “İslâmlar”ı Müslümanların topluma kazandırılmalarını sağlamanın yanı sıra “radikalizm” tehdidini de bertaraf edecektir.
Oliver Roy’nın da vurguladığı gibi Fransa’nın “200 tanesinin terörist olmasını önlemek amacıyla altı milyon vatandaşının saliki olduğu bir dini ‘düzenlemeye’ girişmesinin anlamsızlığı” ortadadır.
Projenin geleceği ara başlığı altından:
(…) Benzer iddialarla “Türk İslâmı” yaratmaya çalışan, bunu yaparken de Fransız laiklik modelinden yararlanan girişimin neticeleri, dönem ve toplumlar arasındaki farklılıklara karşın, “Fransız İslâmı” projesinin geleceğine ayna tutmaktadır.
https://www.sabah.com.tr/yazarlar/hanioglu/2018/05/20/fransiz-islmi-projesi-basarili-olacak-mi

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked