Merhûm Muhammed Hamidullah’ın Hz.Peygamber’in Altı Orijinal Diplomatik Mektubu” kitabından (Çeviren: Mehmet Yazgan, Beyan Yayınları, Doğan Ofset,1990) alıntılar
“Papirüsler: Yazının papirüs üzerine yazılması çok eski dönemlere dayanmaktadır. Adolf Grohmann’ın görüşü böyledir(bk. From the World of Arabic Papyri, Kahire 1952, s.62, 113-114): ‘Arap müelliflerin dediklerine bakılırsa, uzun bir süre alfabedeki harfleri birbirinden ayırt etmek için noktaların icat edilmesinin H.1. asrın ikinci yarısından önce ortaya çıktığına inanılmasına rağmen, (…) gerçek şudur ki, bugüne kadar bulunan en eski papirüs, H. 22 yılına (m.643) ait olup, Erzherzog Rainer koleksiyonunda muhafaza edilmektedir. Sözkonusu papirüs 1894 yılında 558 no ile Viyana Sergisi rehberi’nde yayınlanmış olup bize (Ha, zâl, Şın ve nûn) harfleri üzerinde noktalar olduğunu göstermektedir.
Bu papirüs Halife Hz. Ömer İbnü’l-Hattab (r.a.) dönemine ait olup Arapça metni yanında Yunanca tercümesi de bulunmaktadır. Grohman’ın deşifre ettiğine göre Arapça metnin resmi var (s.37-38) Tercümesi şöyle: ‘Bismillahirrahmanirrahim. İşbu makbuz, Abdullah b. Cübeyr ve arkadaşlarının Ahnes’den kasaplık koyunlar aldığını göstermektedir: Biz, Ebu Kîr’ın küçük oğlu Roderic’den ve Ebu Kîr’ın büyük oğlu Stephan’dan 50 kasaplık koyun ve daha sonra 15 koyun aldık. Bu koyunları onun gemisinden adamlar ve müfrezeler, ağır silahlı insanlar 22 yılı Cemaziyelevvel ayında gasbettiler. İbn Hudeyde tarafından yazılmıştır.’ “(s.39)
“Hz.Peygamber’in halen mevcut orijinal mektupları arasında ilk bulunan, el-Mukavkıs’a gönderilendir. Vesikanın metni klasik nakil kitaplarında anlatılanlara tamamen uymaktadır. Bu metin ilk defa Monsieur Belin’in Paris Enstitüsü üyesi Monsieur Reinaud’ya gönderdiği ‘Kahire, 10 Mart 1852’ tarihli ve Journal Asiatique’de (Paris,Decembre, 1852, p.458-518) yayınlanan bir mektupta söz konusu edilmiştir. (…)” (s. 75)“Rivayet edilir ki, İranlılar kendileri için Fatiha Sûresi’ni Farsça yazmasını rica ederek, Selman-ı Fârısî’ye (r.a.) yazmışlardı. O zaman şöyle yazdı: ‘Bismillahirrahmanirrahîm, be-nâm-ı yezdân-ı bahşâyende-i bahşâyişgâr! Böyle yazdıktan sonra Selman, mektubu Hz.Peygamber (s.a.v.s.)e takdim etti. Sonra Peygamber bunu tasvip ettiği için yazıyı onlara gönderdi. İranlılar dilleri Arapça metne alışıncaya kadar bu çeviriyi mescidlerinde ezberlediler. El-Mebsut’da geçen hadis de böyledir.” (s. 30)
“Tarihçiler Herakliyus’a gönderilen mektupla çok ilgilendiler. İşte o mektubun tam tercümesi: ‘Bismillahirrahmanirrahîm. Allah’ın kulu ve elçisi Muhammed’den Bizanslıların büyük reisi Herakliyus’a: ‘Selam hakikat yolunu izleyene (olsun)! İlave edeyim ki, seni bütün olarak İslâm’ı kabule davet ediyorum. İslâm’ı kabul et ki felah bulasın. İslâm’ı kabul et ki Allah değerini iki kat artırsın. Ama eğer kaçınırsan, tebeanın günahı da senin üzerine yüklenecektir. Ve siz, ey Kitab-ı Mukaddes’in insanları (Ey ehl-i Kitab!) sizinle bizim aramızda aynı olan bir söze geliniz ki, biz ancak Allah’a yaparız, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayız ve aramızda kimse kimseyi, Allah’ın dışında sahib (rab) edinmez. Şu halde eğer kaçınırlarsa şöyle deyiniz: Şahit olun ki, biz müslümanlardanız (Allah’a teslim olanlarız).’ ” (s. 116)
No Comments