Mevlânâ Celâleddin Rûmî’nin “Mesnevî Hikâyeleri”nden (Hazırlayan: Şefik Can, Ötüken / Tasavvuf, 1.Basım:2003, 17. Basım-2022) alıntılar

 

“Gamlı olduğun zamanda da, esenlik çağında da tam ma’nâsıyla Allah’a teslim olmaktan başka her şey hile ve tuzaktı.” (s. 27)

“Allah adamının çizdiği çizgi, kurdun da, koyunun da hırsını, hevasını bağlamıştı. (s. 34)

“Bütün bu uğraşan, didinen insanların hepsi de tedbirlerinden, çalışmalarından âciz kaldılar, bir şey elde edemediler, sonra da Allah’ın emri ve takdiri ne idi ise, o oldu.” (s. 36)

“Ey ma’nâ yolunun isteklisi, ey Hakk âşıkı, gücün yettikçe peygamberler ile velîlerin yolunda bulunmaya çalış.” (s. 36)

“Bir Arab kadını, elçinin yabancı bir kimse olduğunu ve Hz. Ömer’i aradığını anlayınca, ‘İşte Ömer şu hurma ağacının altında’; Oraya var da, halktan ayrılmış yapayalnız, hurma ağacının gölgesinde yatan, Allah’ın gölgesini gör’ dedi. Elçi oraya geldi. Uzakta durdu. Hz.Ömer’i görünce titremeye başladı. Elçiye uyuyandan bir heybet geldi. Gönlünde hoş bir hâl belirdi. (…) Kendi kendine; ‘Ben nice padişahlar gördüm, nice büyük sultanlar tarafından takdir edildim, beğenildim. Ben o padişahlardan ne ürktüm, ne de korktum. Fakat bu adamın heybeti aklımı başımdan aldı. (…) Bu heybet, bu korku halifeden değil, Hakk’tandır. (…) Kim Allah’tan korkar ve takva yolunu tutarsa, onu gören cin de, insan da ondan korkar.” (s. 44-45)

” Sahabeden bir zât hastalandı. O hastalık yüzünden zayıfladı, iplik gibi inceldi.(…) Bir eşi ve örneği olmayan Peygamber, hâl hatır sormaya gitti ve sahabiyi ölüm hâlinde gördü. Peygamber Efendimiz o hastayı görünce, hâlini hatırını sordu, o hakîkî dosta iltifatlarda bulundu. Hasta sahabi Peygamber’i görünce dirildi. Sanki Allah onu o anda yaratmış gibi oldu. ‘Hastalık bana bu bahtı verdi de, peygamberlerin sultânı sabahleyin beni yoklamaya geldi.’ dedi. (…) Hz. Peygamber Efendimiz hastanın hâlini hatırını sordu. Sonra ona dedi ki: ‘Acaba sen münasebetsiz, yersiz bir dua mı ettin? Bilmeyerek zehirli bir şey mi yedin? (…) Cenâb-ı Mustafa’nın (s.a.v.) nûr veren huzûru-bereketiyle hastanın etmiş olduğu dua hatırına geldi. (…) ‘Yâ Resûlallah! Cenâb-ı Hakk’a saygısızca yaptığım dua şimdi hatırıma geldi. Birçok günaha girmiştim; günah dalgaları arasında yüzüyordum. (…) Ne sabredebiliyordum, ne kaçacak, kurtulacak yol vardı. Ne tevbe ümîdi, ne de nefisle mücadele gücü kalmıştı. (…) Ben de ‘Ya Rabbî!’ diyordum, ‘Âhirette çektireceğin azabı bu dünyada hemen çektir! Çektir de, âhirette mutlu olayım!’ (…) Derken bende böyle bir hastalık belirdi. (…) Peygamber Efendimiz buyurdu ki: ‘Sakın bu duayı bir daha etme; kendi hayat ağacını kökünden söküp atma! (…) Sonunda Cenâb-ı Peygamber o hastaya dedi ki: ‘Dualarına şu sözleri de ekle: ‘Ey güçlükleri kolaylaştıran Allah! Sen bize dünyada da, ahirette de iyilik ver, güzellik ver! (…)” (s. 141-142-143-144)

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked