“Modern çağ hâlâ sırrı çözülmemiş bir çağdır.”
İsmet Özel‘in İstiklâl Marşı Derneği internet portali İsmet Özel Köşesi’nde ALIN TERİ GÖZ NURU üst-başlığı altında EDEBİYAT KURTARIRSA NEYİ KURTARIR? başlığıyla çıkan 13 Şevval 1444 (3 Mayıs 2023) tarihli yazısının (http://www.istiklalmarsidernegi.org.tr / IsmetOzel?Id=172& Katld=7) birkaç yerinden yapacağım alıntılamalar (bunlardan ilki o yazının ilk paragrafından kısa bir cümle olup alıntı olarak bu yazının başlığını teşkil etmekte) oluşturacak bu yazıyı.
“Yıllar yılı bir federal devlet olarak ABD’nin ve hangi mesleğe intisap etmiş olursa olsun Amerikalının aleyhinde bulundum. Bu benim Amerika’da yurütülen sanat faaliyetlerine de kapalı olduğum, Amerikalının meşguliyeti içine giren sanata da düşman olduğum anlamına mı geliyor? Sanatın her çağda ve her coğrafyada bir karşı duruşu temsil ediyor olması sebebiyle benim bu suale menfi cevap vermem gerekiyor. Hayır, ne Amerika’da yaşayanlara, ne de yeni yurdu olarak Avrupa’yı seçmiş Amerikan sanatçılarına muhalifim. Amerikan hayatında yerine oturmayan şeyin ne olduğunu keşfettirdiği için Amerikan sanatı (işin içine Op Art ve Pop Art’ı da dahil ederek) ilgiye değerdir. (başlığı alıntı olarak teşkil eden cümlenin yeri burası) Önce Baudelaire’in ve akabinde Mallarme’nin E.A.Poe merakını hatırlayın.”
“Poe’nun korku hikâyelerini düşünce alanına taşıdığınızda Amerikalıyı Amerikalı yapan korkunun felsefî titreşimine ulaşırsınız.”
“Batı Medeniyeti’nin belânın beterini biz insanlara göstermiş olduğunu itiraf etmeliyiz. Bütün çirkinliklere rağmen Amerikalıları da insandan saymanın savunması sanatçılara bırakılmıştır.”
“Dünya romanının sacayaklarından biri sayılan Faulkner’ın aldığı Nobel edebiyat ödülü vesilesiyle yaptığı konuşmada insanın gün gelip de yok olacağı fikrini reddettiğini okuduk. Hâlbuki insanın yok olmağı defalarca hak ettiği fikri bilhassa her iki dünya savaşı sebebiyle aklı başında kişiler arasında bugün artık çok canlıdır.”
“Dünya şartları hepimizi nereden geldiğimiz ve nereye gideceğimiz hususunu umursamadan yaşamağa alıştırdı. Bu alışkanlık içinde hâlâ nefes alabiliyor olmağı bir nimet sayıyoruz. Oysa bize hayatın bereketini hatırlatacak vasıtalardan mahrumuz. Bu vasıtaların başında edebiyat geliyor. Nedir edebiyat? Edebiyatın künhüne varmak için Allah’ın resul-ü Ekrem’e indirdiği Kur’an sûrelerini hatasız ve güzel okuma yeteneğine ulaşmamız gerekiyor. Hatasız okumayı tecvîd bilgimiz sağlayabilir; ama edebiyatın kıymetini bilmeden güzel okumayı başaramayız. (…) Ne var ki devletin bir saatten sonra Batı Medeniyetine intibak ederek varlığını muhafaza edebileceğine inanması her şeyi tepe taklak etti. (…) Türk devletinin temelleri Gaza Beylikleri döneminde atıldı. Bu tabire dikkat edin. Bir vatana sahip çıkmak esas alındığında mesele bazı toprakların fethi meselesi hiçbir zaman olmamıştır. Kur’ân-ı Kerîm bizi Yahudi ve Hristiyanlara benzememe hususunda sürekli uyarmaktadır. Bu yüzden Resûl-ü Ekrem İslâm’ın izzetinin korunmasına öncelik vermiştir.
Gaza Beylikleri dönemi Bizans’ı iflâsa sürüklemesi bakımından hesaba katılacak bir zaman parçasıdır. (…) Osmanlı devlet adamları uzlaşma fikrinin ilerisine geçemedi. Kötüden betere geçildi ve uzlaşma endişeleri yerini taklide bıraktı. Batıyı Batı yapan bencilce kendini savunuşundan başka bir şey değildir. Kendini bencilce savunmak önce millî bir karakterin özelliklerini belirginleştirir.
Yahudiler Hıristiyan âlemine ‘başka’ unsurunu emdirdi. Böylece Avrupa’ya mahsus bir deyiş biçimi güç kazandı.
Biz Türkler güçle ilgilendik ve kendilik kavramına uzak durduk. Sanatla yücelmiş bir toplum olma hedefini gütmedik. Kültür hayatımızda telafi edilemez bir boşluk var. Gerçi edebiyat değerini bizi donatışından almaz. Ne var ki donatmayan edebiyata da edebiyat denemez.
Osmanlı Toplum düzeni her bakımdan Batılı toplumların ilerisinde bulunmuştur. (…) Çok lâf yalansız, çok mal haramsız olmaz deyimi toplumun kılcallarına işlemişti: Aşı boyalı evler Müslümanların, gri evler gayri-Müslimlerin evleriydi. (…) Toprakta özel mülkiyet yoktu. Bu sadece tımar sistemi sebebiyle böyle değildi. Mülk Allah’ındır kanaatini bütün toplum benimsemiş haldeydi. Hâsılı, Kur’ân sûrelerini hatasız ve güzel okumadıkça bir açılım beklememiz boşunadır.”
No Comments