“Nebî Olmaksızın Özgürlük Tasavvur Edilebilir mi?”
Ahmet Ayhan Çitil‘in “Teklif” adlı 2 aylık düşünce dergisi‘nde (Mayıs 2022, Sayı 3) çıkan bir yazısının(s. 55-62) başlığı böyle. O yazının birkaç yerinden yapacağım alıntılamalardan oluşacak bu yazı.
“İçinde var olduğumuz kâinatta, arzulamayan, arzu etmeyen bir var-olanın özgürlüğünden söz edebilir miyiz? Arzu sahibi olmayan bir var-olan nedensellik zincirinin bir parçası olmanın ötesine geçebilir mi? (…) Lafın gelişi: ‘Elektronun kendisi şu fotoğraf filminde iz bıraktı’ diyebiliriz. Kendi istediği için bırakmadı. Kendisini belirleyen kuvvetler kaçınılmaz olarak onu o fotoğraf filmine ulaştırdı, fiziksel olarak onunla etkileşti ve işte o iz ortaya çıktı.
Öte yandan arzu edebilmek özgürlüğün yeter nedeni olamaz. (…) Arzu sahibi olanlar da bir fotoğraf filminde gülümseyerek ya da ufuklara bakarak iz bıraktıklarında elektrondan çok farklı bir konumda olmayabilirler.
Bir var-olanın özgür olmasının anlamı, arzusunun, bir nesnenin bilfiil kılınmasına bizzat vesile olmasıdır. (…) İrade sahibi olmak bu itibarla bir nesneyi bilfiil kılabilmekle kâimdir. Her irade sahibi arzular ama her arzulayanın irade sahibi olduğu söylenemez. ” (s.55)
Özgür olmanın, irade sahibi olmanın nihaî anlamı, var olanın kendisini, kendi arzu ettiği gibi var kılabilmesinde aranmalıdır. Belki de bu nedenle klasik metafizik böyle bir özgürlüğü yalnızca ve yalnızca Tanrı’ya hasretmiştir: O, varsa, özgür olmalıdır. Ve O, ancak kendi kendisinin nedeni ise özgür olabilir.
(…) İnsan kendisinin bilincinde bir varlık olması hasebiyle var olduğunu düşünebilir. Ama bu bir vehimden ibaret de olabillir. (…) Tanrı için rahatça söyleyebildiğimiz ‘kendi kendisinin nedeni olmak’, fiziksel bir dünyada kendini bedenlenmiş bulan insan için söylenememektedir.
Hz.Muhammed (s.a.v.), bu kâinatta bir ideal olarak var olmuştur. İdeal oluşun en önemli sonucu ise kendisinin içinde bulunduğu kâinatın varlığa gelmesinin nedeni olarak tasavvur edilebilmesidir.
No Comments