“Neyin zulüm olduğunu veya olmadığını biliyor muyuz?”
İsmet Özel‘in İstiklâl Marşı Derneği internet portali İsmet Özel Köşesi’nde ALIN TERİ GÖZ NURU üst-başlığı altında ” TÜRK MÜSÜN? YOKSA SADECE TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE VATANDAŞLIK BAĞI KURMANIN BİR YOLUNA MI SAHİP ÇIKTIN? ” başlığıyla çıkan, 18 Zilkade 1443 (17 Haziran 2022) tarihli yazısının (http://www.istiklalmarsidernegi.org.tr/IsmetOzel?Id=127&KatId=7) birkaç yerinden yapacağım alıntılamaların (bunlardan ilki ikinci paragrafın ilk cümlesi olup bu yazının başlığını alıntı olarak teşkil ediyor) oluşturacağı bir yazı olacak bu.
“Bugün Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde belli bir değerde bir mülk sahibi olmak dünyanın neresinden gelmiş olursa olsun herkese devlet katında vatandaşlık edinme hakkı veriyor. Bu öyle bir iş ki kimin marifeti olduğunu düşündüğümde aklım karışıyor. Bununla kim hangi bala kaymak katıyor? Bu toprakların Haçlı Seferleri sırasında dar-ül İslâm haline getirilişinin ürünü olan insanlar olarak devlet vatandaş kıtlığı çektiği için mi bu ezaya katlanıyoruz? Yoksa aynı devlet ömürlerini Türk topraklarında sürdürenler arasından belli bir gelir düzeyi üstünde kalanlardan biraz daha fayda temin etme yoluna mı sapmış? Sebep ve gerekçe ne olursa olsun kirasını ödeyemediği için ev sahipleri tarafından kapı dışarı edilen kiracıların bulunduğu bir ülkede bu hadise alenen bir zulümdür.
(Başlığı teşkil eden alıntı cümlenin yeri burası) Biz Türkler asırlar boyu zulmü nasıl fark edeceğimizi bilmek şöyle dursun zulmü gündemimize almak gereğini bile duymadık ve halen hiç duymuyoruz. Duysaydık bilhassa 1953 Hıristiyan yılından itibaren Latin alfabesi zorbalığı üzerinden Türklerin maruz bırakıldıkları tahsil hayatına müdahaleler toplumda bir huzursuzluğa sebep olurdu. Olmadı ve olacağa da benzemiyor. (…)
(…) Osmanlı gururu III. Selim saltanatıyla adım adım eriyip gitmişti. Osmanlı modernleşmesi merkezi idarenin himaye edici özelliklerini kaybedip ika edici, vuku buldurucu özelliklere bürünmesiyle sürüp gitti. Cumhuriyet idaresi vuku bulduruculuğu inkılaplara tahvil etti. Bir ihtimal inkılaplar sayesinde sair milletlerle aynı sıradaymış gibi algılanmamızdır. Bu algı 27 Mayıs 1960 sabahı yıkılınca devlet olarak geçerli kalmanın beynelmilel bir yolunu bulmağa çalıştık. (…)
(…) Evet, önce mensubiyetimize bir sarahat getirmemiz gerekiyor. Türk olmağı modernlikten yalıtılmak şeklinde anlayan insanlara insana mahsus canlılığın ancak bir kavme mensubiyetle mümkün olduğunu anlatamayacaksınız.
(…) Türkler katında Arapçayı yabancı dil yerine koyarak yaşayanların lügatlerinden ilk çıkarmaları gereken kelime Türk olacaktır. Zira Arapçada ö harfi bulunmadığı için Törek deme meyline sahip kişiler gülünç olmaktan sakınabilmek için Türk demek mecburiyeti altında kalmışlardır. Bir devlet düzeni olarak Osmanlı sisteminin önce ifsat edilmesi ve hemen akabinde karalamağa tâbi tutulması Türklüğün bir mecburiyet oluşundan ötürüdür. Türkler Türklüklerini hiç öne çıkarmadan yaşayabileceklerini farz etti. Bu farz Müslümanlığın kendilerine yeteceği görüşünden kuvvet alıyordu. Gerçekte toplum hayatının idamesine Müslümanlık yetiyordu. Acaba aynı yeterlik toplum ilişkilerini sıkıntısız yürüten zümrenin bir siyasi güce kavuşması için de söz konusu muydu?
Değildi ve bundan böyle asla olamayacaktır. Niçin ‘bundan böyle’ dedim? ‘Bundan’ neyi kast ettim? Kast ettiğim ve anmadan geçemeyeceğim şey modernliktir. Modernlik Türk milletinin karşısına ilk önce ‘asrilik’ yani ‘terakki’ olarak çıktı. Dikkat edin: Asrîliği ve terakkiyi aynı anlama geliyormuş gibi kullandım. Çünkü vaktiyle mektep görmüş zevat her ikisini de aynı anlamda kavradı. Bu yüzden karşımıza ‘İslâm terakkiye manidir’ tezi kendinden gayet emin ve güçlü olarak çıktı. Hiçbir zaman bize ‘İslâm asrileşmemize manidir’ diyen olmadı. Çünkü asrileşmek Batı Medeniyeti’nin tefessüh etmiş yüzünü gösteriyordu. Çünkü uyuşturucu bağımlısı olmak asrileştiğimizin göstergesiydi; ama terakki ettiğimizin değil. (…) Hiç kimse altı yüzyıl devam ettiği iddia edilen Osmanlı Devleti’nin her yüz yılının İslâm açısından değerlendirmesini yapmadı. Tarihi Türklerin Müslümanlığı zaviyesinden okuma imkânına hiç kimse kavuşturmadı. “
No Comments