Nurettin Topçu’nun Lise öğretmenliği yaptığı tekpartili yıllara dair…
“Türk Kültürüne Hizmet Vakfı” Yayınları’ndan çıkan “BİR AHLÂK DAVASI NURETTİN TOPÇU” isimli kitabın 4. Bölümünü teşkil eden “Muallimlikte Kırk Yıl ‘Vazifemiz Karakter Yapmak, Şahsiyet Yaratmaktır’ ” başlığı altında dile getirilenlerden yapacağım bazı alıntılamalar oluşturacak bu yazıyı.
Topçu Hoca İstanbul’da basılan Hareket dergisini İzmir’de bulunduğu yıllarda yayımlamaya başladı (Şubat 1939). Hareket‘in 4. sayısında yayınlanan ve zımnen (üstü kapalı olarak) Cumhuriyeti kuran kadroyu tenkit eden ”Çalgıcılar” başlıklı hikâye türü bir yazıdan (Hareket, sayı:1/4, Mayıs 1939, s.110-11, Nizam Ahmed müstearıyla / takma adıyla) dolayı basında çıkan yazılar, peşisıra açılan soruşturma ve nihayet okul müdürünün 1938-1939 yılı raporunda “hemen başka bir yere nakli zarureti vardır (…), gözönünde bulundurmak maksadıyla Ankara’da veya başka bir yerde vazifelendirilmesini rica ederim” ifadeleri üzerine ortaokul tahsilini yaptığı İstanbul Vefa Lisesi Felsefe öğretmenliğine atanır (29.IX.1939, maaşı 30 lira). (…) Raporunda, “öğretmenin okuttuğu dersteki vukufu, talebe ile meşguliyeti bakımından çalışkanlığı” sorularını ” çok iyi, çalışkan, dikkatli” diye cevaplayan okul müdürü nihai değerlendirmesini menfi yapar: “Değerli ve o nisbette tehlikeli bir öğretmendir. Hisleri ve fikirleri müsbet değildir. Memleketteki bütün kıymetleri yıkan bir zihniyetle hareket ettiğine bu yıl kani oldum.” (dipnot: Yakın talebelerinin bizzat Topçu Hoca’dan aktardıklarına göre Çalgıcılar yayınlandığında meselenin İnönü’ye aktarıldığı, onun da, Mustafa Kemal Paşa’nın imajının zayıflaması peşinde olduğu için ‘bırakınız çocuk yazsın’ dediği duyulmuş. Hadiseyi İnönü’ye şikayet eder bir tarzda haber verenler, Topçu’nun aleyhinde konuşmasını hatta soruşturma, sürgün gibi tedbirlere başvurmasını bekliyorlarmış. Yazılı aktarım için bk. Muzaffer Civelek, age, s.32-33)”
Topçu Hoca İstanbul’da basılan Hareket dergisini İzmir’de bulunduğu yıllarda yayımlamaya başladı (Şubat 1939). Hareket‘in 4. sayısında yayınlanan ve zımnen (üstü kapalı olarak) Cumhuriyeti kuran kadroyu tenkit eden ”Çalgıcılar” başlıklı hikâye türü bir yazıdan (Hareket, sayı:1/4, Mayıs 1939, s.110-11, Nizam Ahmed müstearıyla / takma adıyla) dolayı basında çıkan yazılar, peşisıra açılan soruşturma ve nihayet okul müdürünün 1938-1939 yılı raporunda “hemen başka bir yere nakli zarureti vardır (…), gözönünde bulundurmak maksadıyla Ankara’da veya başka bir yerde vazifelendirilmesini rica ederim” ifadeleri üzerine ortaokul tahsilini yaptığı İstanbul Vefa Lisesi Felsefe öğretmenliğine atanır (29.IX.1939, maaşı 30 lira). (…) Raporunda, “öğretmenin okuttuğu dersteki vukufu, talebe ile meşguliyeti bakımından çalışkanlığı” sorularını ” çok iyi, çalışkan, dikkatli” diye cevaplayan okul müdürü nihai değerlendirmesini menfi yapar: “Değerli ve o nisbette tehlikeli bir öğretmendir. Hisleri ve fikirleri müsbet değildir. Memleketteki bütün kıymetleri yıkan bir zihniyetle hareket ettiğine bu yıl kani oldum.” (dipnot: Yakın talebelerinin bizzat Topçu Hoca’dan aktardıklarına göre Çalgıcılar yayınlandığında meselenin İnönü’ye aktarıldığı, onun da, Mustafa Kemal Paşa’nın imajının zayıflaması peşinde olduğu için ‘bırakınız çocuk yazsın’ dediği duyulmuş. Hadiseyi İnönü’ye şikayet eder bir tarzda haber verenler, Topçu’nun aleyhinde konuşmasını hatta soruşturma, sürgün gibi tedbirlere başvurmasını bekliyorlarmış. Yazılı aktarım için bk. Muzaffer Civelek, age, s.32-33)”
“Liseyi 1939’da bitirdim. Lise son sınıfa kadar -ilerde ‘yazar’ olmayı düşlediğimden- ‘edebiyat öğretmeni’ olmayı aklımdan geçiriyordum. Derken karşıma Nurettin Topçu çıktı. Onun kısa zamanda hemen hemen içimizdeki bütün ‘sanatçı yaratılışta’ olanları etkisi altına aldığını hatırlıyorum. Bunun başlıca iki nedeni olsa gerek: Öteki öğretmenlerimizden farklı olarak Nurettin Topçu bize ‘ders-dışı’ konularda birtakım ‘ilginç’ ve ‘çekici’ şeyler anlatıyor, ayrıca bize karşı ‘arkadaşça’ davranıyordu. Sorbonne’da doktora yapmış biri olması da ona bir ayrıcalık tanımamıza yol açmış olmalıydı. (…) Bütün bunlar bizlere o zamanlar ‘erişilmesi güç’ mazhariyetler gibi görünüyordu. (Oysa insanın değer yargıları zamanla ne kadar değişiyor!..) Nurettin Topçu’yu tanıdıktan sonra kesin kararımı vermiştim; ben de felsefeci olacaktım. (Dipnot: A.Kaynardağ,age,s.274 (Hüseyin Batuhan’la konuşma kısmı). Batuhan’ın “(…) Felsefe hocamız Nurettin Topçu’nun etkisiyle Felsefe Bölümünü seçmiştim ama edebiyatı da büsbütün bırakmış değildim” ifadeleri için ayrıca bk.Hüseyin Batuhan, Sevgili Ölülerim, İstanbul, Bulut Yay., ts.,s.86,130. Batuhan hocasından kopuş sürecini, Bir zamanlar Bir Turan Vardı başlığıyla eşinin günlüklerini yayınlarken anlatacaktır. Çünkü kopuş sebeplerinden biri, belki en önemlisi eşidir.
Maarifle alakalı yazılarında doğrudan İzmir Lisesi yıllarına ait bir iki hatıra izine de tesadüf edilmektedir. Bunlar acı ve zor müşahedeler olmakla beraber maarif sistemimizin tekpartili yıllarda hangi sert ve kaba süreçlerden geçtiğini göstermek ve tenkit etmek için bütün açıklığıyla anlatılmaktadır. “Öyle (Milli Eğitim) bakanlar(ı) gördük ki, (…)kadın ve erkek muallimin nakli, bir parti emri veya bir zevk meselesi idi. (…) Ahlâk falan gibi kuru lafların devri geçti!” (…) Öyle bakanlar gördük ki, irfan ordusunun velileri olan muallimlere uşağa bile yapılmaz bir eda ile hitap ediyorlarken akşamları şefinin anasına Mevlid, karısına gazel okuyordu. (…)”
Topçu herhalde “gözönünde bulundurulmak” maksadıyla İzmir’den geldiği Vefa Lisesi’nde, orta tahsilini yaptığı bu okulda dört sene çalıştıktan sonra tayini bu defa Denizli İsmet İnönü Lisesi Felsefe öğretmenliğine çıkar (işe başlama tarihi 20.X.1943, maaşı 35 lira). Sicil dosyasında bu tayinle ilgili bir gerekçe ve soruşturma-suçlama yoksa da bunun da bir tür sürgün, en azından ikamet ettiği İstanbul’dan uzaklaştırma olduğu açıktır. (Dipnot: Askerlik arkadaşı öğretmen Selahaddin Savcı vefatından sonra yazdığı yazıda, Denizli Lisesi’nde, bu sefer öğretmen olarak tekrar karşılaştığı Topçu’nun bu tayininin sürgün olduğunu açıkça ifade eder.)
Denizli’de bulunduğu yıllarda tanıştığı bir öğretmen, bir savcı veya bir bürokrat vasıtasıyla Said-i Nursî ile görüştüğü ve o sırada yapılan mahkemelerin bir kısmını takip ettiği yolunda şifahî fakat şüpheli bilgiler vardır. (Dipnot: Muğlak ve dolaylı rivayetler için bk. Necmettin Şahiner, Son Şahitler, İstanbul, Yeni Asya Yay., 1986, III, 115, Hece (Topçu Özel Sayısı), s.446-47 (Abdülkadir Badıllı’dan ve Tarihçe-i Hayat‘ın genişletilmiş versiyonundan naklen.) Topçu’nun bir haksızlığa karşı açık tavır takınmak için Risale-i Nurlar hakkında mahkemelere vediği müsbet raporlar için bk. “Risale-i Nur’ ve lahika mektuplar hakkında ehl-i vukuf raporudur” (İstanbul Birinci Sorgu Hakimliği’nin talebi üzerine 25 Nisan 1960 tarihli raporu.)
N.Topçu, H.Â. Yücel’in, hakkındaki tayin işlemini manevî baskı altında yaptığıní düşünüyordu; ancak hocasına kırılmıştı. Topçu, Ağustos 1944’de İstanbul’da tatilini geçirirken Maarif Vekâletinin üst kademedeki görevlilerinden bir dostu telefon ediyor, ‘Vekâlet’te devlet memurluğundan çıkarılman için teşebbüsler var; Vekili mutlaka ziyaret edip görüşmen lâzım’ diyor. Topçu ‘Alâkana teşekkür ederim. Karar verdilerse yaparlar. Benim yapabileceğim bir şey yok’ diyor. O dostunun ısrarı üzerine Ankara’ya gitmeye karar veriyor. Vekalete gittiğinde Hususi Kalem Müdürüne vekille görüşmek istediğini söylüyor. O sırada Talim Terbiye Heyeti toplantısında olduğunu öğreniyor. Müstahdem toplantı salonunun kapısının karşına bir sandalye koyar, oturup beklemesini söyler. Seni tanırsa konuşur, der. İçerdeki konuşmalar yüksek sesle olduğundan dışarıda da duyulabiliyordu. Konuşmalarda Nurettin Topçu adı geçiyor. Vekil Topçuyu lise öğrenciliği yıllarından itibaren anlatıyor. Vekil konuşmasını tamamlayiıp toplantı salonundan çıkınca karşısında Topçu’yu görüyor, koluna girip, toplantıdan çıkan bürokratların da duyacağı bir sesle, ‘Nurettin, sen bunların ağına düşecek insan mısın?’ diyor. Vekil ‘Nurettin, sen git, huzur içinde talebelerini yetiştir’ diyor ve başka da hiçbir şey söylemiyor. Bir ay kadar kısa bir süre sonra , Eylül 1944’te Topçu İstanbul Erkek Lisesi Felsefe öğretmenliğine tayin edilir (maaşı 40 lira). 30.IX.1946 – 5.X.1955 arasında tekrar Vefa Lisesi’nde çalışır, ardından bir yıl vazife yapacağı Haydarpaşa Lisesi’ne tayini çıkar. 1946 yılından itibaren Topçu’yu tanıyan Orhan Okay tekpartili yılların son senesinde Vefa Lisesi’nde onun talebesi olur. Son olarak mezun olduğu ve bir ara öğretmenlik de yaptığı İstanbul Erkek Lisesi’ne tekrar tayin edilir (8.X.1956) ve 20.XI.1974 tarihinde emekli oluncaya kadar fasılasız 18 yıl burada çalışır.
Öğrencisi Afşar Timuçin’in yazdıklarından üç cümle ile bitireyim yazıyı. “Ben felsefeye ön hazırlığımı İstanbul Erkek Lisesi’ndeki öğrencilik yıllarımda yaptım diyebilirim. Son sınıfta Nurettin Topçu’yla karşılaştık. O’nun felsefe dersleri tam bir felsefe şöleniydi.”
No Comments