Gündemdeki “Öğrenci andı” meselesine entelektüel ve akademik seviyede bir yaklaşım
M. Şükrü Hanioğlu‘nun, ülkemizde tartışılmakta olan başlıca gündem konularından biri, kendi ifâdesiyle “İlköğrenim kurumlarında okutulmasına 1933’te başlanan ve süreç içinde metninde değişimler yapılan “Öğrenci Andı”nın kaldırılması işleminin Danıştay 8. Dairesi tarafından iptal edilmesi” hakkında bir yazısı çıktı bu günkü Sabah’ta.
“Otoriter ritüel ve söylemleri eleştirmek “Türklük” karşıtlığı mıdır?” başlıklı bu değerli ve seçkin yazı tartışmalara ilişkin başta şu hususa vurgu yapıyor: “(…) Şaşırtıcı olan, iki savaş arası dönem otoriterliği ürünü bir metin ve ritüeli savunanların bunlara yönelik eleştirileri “Türklük” ve “Cumhuriyet” karşıtlığı olarak yaftalamalarıdır. Doğrudan ya da “Ara Güler’in tabutu Türk bayrağına sarıldı, dolayısıyla ‘Türküm’ ifadesinin yer aldığı öğrenci andına da karşı çıkılmaması gerekir” meâlindeki mugalatât yardımıyla dile getirilen böylesi değerlendirmeler konunun çarpıtılmasına neden olmaktadır.” (…)
Bu yazının değişik yerlerinden dört cümle daha alıntılayarak yazının öneminin ve kıymetinin anlaşılmasına ve tümünün okunması ihtiyacının duyulmasına mütevâzı bir katkıda bulunmayı amaçladım.
“Ulus-devlet kurma ve millet inşa faaliyetlerinin “iki savaş arası dönem“de gerçekleşmesi Türkiye’de resmî ideolojiden kimliğe, milliyetçilik tanımından lider kültü yaratılmasına uzanan alanlarda derin tesirler icra etmiştir.“
(…)
“Metni kaleme alan Dr. Reşit Galip’in çocukların anne ve babaları kadar “millet ve budun“a ait olduğunu ileri süren düşüncelerini yansıtan “Öğrenci Andı,” bir “toplumsallaştırma aracı“ndan ziyade devletin bireyleri otoriterliği baskın bir ideolojik söylem çerçevesinde şekillendirmesi gayretinin ürünüdür.”
“Dolayısıyla “Öğrenci Andı“nı Büyük Britanya’dan kopuş ve kapsamlı göçmen kabûlü sonrasında “sadakat“in öncelik kazandığı ABD’de federal ve eyalet düzeyinde uygulanan “sadakat yeminleri“nin (loyalty oaths) uzantısı niteliğindeki “bağlılık vaadi (pledge of allegiance)” ile karşılaştırmak anlamlı değildir.“
(…)
“(…) Bu yaklaşım katı biçimde benimsense hâlâ tek parti rejimini sürdürmemiz, “Şeflik” kurumunu muhafaza etmemiz, millet tanımını fizikî antropoloji temelinde yapmamız, öğrencilere Türk Tarih ve Dil Tezleri’nin varsayımlarını benimsettirmemiz gerekirdi. (…)“
No Comments