Ölüm üzerine…

 

(Bu yazımı dijital olarak yayını da sona ermiş bulunan Radikal’in bir blog yazarı olarak 24.02.2016 günü kaleme almıştım ve aynı gün orada yayınlanmıştı. Burada da bulunsun istedim.)

Tosun Terzioğlu’nun ölüm haberini okudum bugün. Tübitak başkanı, Sabancı Üniversitesi Kurucu rektörü olarak görev yapmış, yurt dışında seçkin üniversetelerden master, doktora dereceleri almış, yurt içinde bazı üniversitelerde çalıştığı gibi, dışarıda da önemli üniversitelerde hocalık yapmış bir matematikçi idi. Yaşının 74 oluşu dikkatimi çekti bugün ölüm haberini okurken. Ölüm olayını düşündürdü bana. Nedense hep çok yaşamak ister insanlar. Bırakın 40’lı 50’li yaşlarda vefat edenleri, 70’li yaşlarda ölenler bile erken ölmüş gibi algılanıyor çoğu insan tarafından.
Ayrıca zengin, iyi tahsilli, iyi mevkilerde bulunmuş insanlara uzun ömür daha uygun görülüyor veya yakıştırılıyor. Gariban, yoksul insanlar için de hangi yaşta ölürse ölsün normal görülüyor; “o ölmesin de kim ölsün” der gibi oluyor kimileri öyle biri ölünce. Sözün kısası, yaşamaya da, ölmeye de insanların çoğu zihinsel olarak da kalbî olarak da yüzeysel, hikmetsiz ve maddî olarak bakıyorlar. Yaşarken bir insana nasıl bakıyorlarsa, onun hakkında ne düşünüyorlarsa, akıllarından ne geçiyorsa, ölünce de öyle bakıyorlar, düşünüyorlar. Maneviyat bir insanın ölümünde bile akla, zihne, kalbe uğramıyor genelde. Dolayısıyla diyeceğim şu: ölüm, düşündürmüyor insanları; üzüyor, kederlendiriyor, hüzünlendiriyor,ayrılık duygusunu derin bir biçimde hissettiriyor ama düşündürmüyor.
Oysa işte ölüm meleğinin (Azrail aleyhisselâm) ne vakit gelip emaneti teslim alacağı belli değil. Çocukken de, gençken de orta yaşlarda da, yüz yaşına yakın da, nâdiren daha fazla yaşlarda da olabiliyor bu dünya hayatının bitmesi. Allah’tan başka kimse bilmiyor her insanın öleceği ânı. O an geldi mi, ilgili melek göründü mü ruhunu teslim edeceksin. “İyi bir hastaneye götürülseydi ölmezdi belki”, “parası olsaydı iyi bir doktora gitseydi, böyle olmazdı”, “gariban yaşadı, gariban olarak ölmesi kadar doğal ne var”; yâhut “yâ adam zengin ama bir devlet hastanesine yetiştirilebildi ancak, oysa en iyi hastanelerden birine götürülebilseydi, orada ölseydi, hiç olmazsa elden gelen yapıldı derdik” diye düşünenler vardır. Ölüm, düşündürmüyor.Yakınlarını, sevenlerini üzüyor; bıraktı bizi gitti diyorlar, ağlıyorlar, yalnızlık hissediyorlar, artık onsuz yaşamaya nasıl alışılacağını düşünüyorlar. Yani bu dünya hayatı çerçevesinde bakıyorlar o yakınlarının ölümüne. “O öldü ne yapacak şimdi, bütün yapıp ettikleri bu dünya hayatı içindi, işte bitti. İmtihan süresi doldu. Kıyamet koptuğunda, bütün ölüler çağrı üzerine kabirlerinden kalkıp toplandığında, tek tek tüm insanlar hesaba çekildiğinde imtihan sonuçları nasıl olacak? Bunlar yaşarken, bu dünyadayken düşünülecek şeyler. Kur’an hepsini açık açık belirtiyor. Okumak yetmiyor; ona göre yaşamak gerekiyor. Ve Müslüman olarak ölmek.
Tosun Terzioğlu’na da, tüm ölenlerimize de, geçmişlerimize de Allah’tan rahmet ve mağfiret dilerim.
Bugünkü gazete yazıları arasında biri “Ölüm” başlıklı. Yazarı bir şair. Bir fikir ve edebiyat dergisini (İtibar) yönetiyor. İbrahim Tenekeci. Onun yazısından da bazı satırları alıntılamam gerek.
” ‘Tıp çok ilerledi’ deniliyor. Doğrudur. Artık evlerde değil, hastanelerde ölüyoruz. Başımızda Yâsin okuyan hane halkı değil, doktor ve hemşireler oluyor. Son bir umut, kalp masajı.”
Morg kapılarında ve acil servis girişlerinde çok oturdum. İnsan hallerini görmek için. İnsanın acısını, acizliğini, hatta sevincini: “Hastanız bugün biraz daha iyi.”
“Tanımadığım birçok cenazenin ardına takıldım. Son ana kadar mezarlıktan ayrılmadım. Uzaktan seyreden kadınlar, tedirgin yaşlılar, hiç ölmeyecekmiş gibi davranan gençler, işini ustalıkla yapan görevliler.”
“Ölüm, hayatın biricik hakikati. Gitmek için geldik. Ölmek için yaşıyoruz.”
“Mezarlıklar, bu dünyanın en sahici parçası.”
http://www.yenisafak.com/yazarlar/ibrahimtenekeci/olum-2027024

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked