“Ölümden sonraki hayata ne miktarda yakınız?”

 

İsmet Özel‘in İstiklâl Marşı Derneği internet portali İsmet Özel Köşesi’nde ALIN TERİ GÖZ NURU üst başlığı altında MUVAZENE Mİ, MUKAYESE Mİ ? başlığıyla çıkan 21 Ramazan 1444 (12 Nisan 2023) tarihli yazısının (http://www.istiklalmarsidernegi.org.tr/ IsmetOzel?Id=169&Katld=7) birkaç yerinden yapacağım alıntılamalar (bunlardan ilki o yazının birinci paragrafının son cümlesi olup alıntı olarak bu yazının başlığını teşkil ediyor) bu yazıyı oluşturacak.

“Dünya hayatı denince anlaşılacak şey nedir? Dünya diye Âdem ile Havva’nın Cennet’ten çıkarıldıktan sonra gönderildikleri aşağılardaki o yere mi diyoruz; yoksa canlı veya cansız her şeye göre hususiyetleri saymakla bitirilemeyen ve modernlerin her parçasını ilginç kılmış o yere mi? Hesaba katılır bir insan hayatına talip istek ilk yapacağımız tercih budur. Bize elimizden alınamayacak bir ölçü getiren bu tercihtir. (…) (o yazıda bu paragrafın son cümlesi alıntı olarak bu yazının başlığı)

Eğer ölümden sonraki hayatın uzağında isek ilgimiz algılarımızın bize öğrettiği dünyanın hususiyetlerine odaklanacaktır. Kendimizi zamanın ve mekânın bizi icbar ettiği şeylere teslim edeceğiz. Birisi bize şu veya bu sebeple İslâm’dan söz ederse o zatı on dört asır öncesinde yaşıyor farz edeceğiz. (…) Nihayetinde onlar dünyanın ahiretin tarlası olduğunu Kur’ân’dan öğrenmiş kişilerdir. (…)

Soğuk savaş teranesinin dillerden düşmediği günlerde SSCB ile ABD arasında nasıl bir güç yarışı olduğu suali zihinlerdeydi. Nasıl bir güç yarışı? Bir tarafta modernliği bütün dünyaya hazmettiren sermaye vardı. Diğer tarafta emek gücüyle yükselmiş bir sosyalist güç mü vardı? Ne gezer! Ruslar her ne kadar burunlarından kıl aldırmıyor olsalar bile ‘gelişmiş’ ülkelerin standartları nazarında yarı aç, yarı tok yaşayan bir topluluk idiler. Çin’de ise yoksulluk ilk göze çarpan toplum manzarasıydı. Şirketlerin bütçelerinin devlet bütçelerini alaya aldıracak hacme erişmesi Soğuk Savaş’ı beklememişti. Bugünkü durum Soğuk Savaş yıllarınkinden daha vahimdir. Rus askeri gücü Ukrayna’yı bir günden daha kısa sürede harabeye çevirecek yeterliktedir. Neden yapmıyorlar bunu? Ukraynalıların bütün dünyadan yardım almalarına rağmen ortada silahlı çatışmayı Rusya ile Ukrayna arasında ciddiye alınacak bir fark görmediği için bir sivil savaş olarak gören Rusya var. Hâsılı, beynelmilel ilişkilerde ne muvazeneden, ne de mukayeseden söz edilebilir. (…)

Beynelmilel ilişkilerde muvazeneden söz edenler uşağın birden fazla efendiye hizmet edebileceğine inananlardır. Devletlerarası dengenin yaşama kolaylığı sağlayacağına dengeye tesir edemeyecek zaafı kabullenenler inanır. Muvazene denilen şey bir gücün diğerine saldırmaktan imtina etmesi anlamına gelir ki, bu durum o gücün bir güç haline gelmesi vakıasını ortadan kaldırır. Savaş nimeti kapmağa hazırlanan nev-zuhur dünya gücünün nimetten zaten yararlanmakta olan güç tarafından ezilmesi anlamına gelir. Mukayese nev-zuhur dünya gücünün kendini denemesidir. (…) II. Dünya Savaşı’nı Almanların kaybetmesinin bütün milletlerin kaybı olduğunu benim kalemimden (her ne kadar fikri icat eden ben değilsem de) okumuş olabilirsiniz. Kaybeden milletlerin varlığını kapitalist işleyişe borçlu olduğunu akıldan çıkarmayalım. Türkler Türklüklerini kapitalist mekanizmaya değil vatan edinmeğe yani ömrü 1123 yıla varan Bizans’ın varlığını sona erdirmeğe borçludur. (…) Bütün insanların hayatı yalanlarla doludur ve biz bunların bir kısmını çok severiz. Mesela ben sanatı çok severim. Oysa sanat tabiatı gereği sun’idir. Sanatın yuceliğinden yapay bir yolla insan hayatını ne kadar işgal ederse o kadar söz edebiliriz. (…) Modern sanat Dadaizm ve Sürrealizm yöntemleriyle vuku bulan sanat hadisesini hem derinleştirdi, hem de üst düzeye çıkardı. ‘Ben parayı Picasso’dan bile çok severim’ vecizesini icat eden Salvador Dali resim yaparak saçmalamış mı oldu? Hayır olmadı. Niçin olmadı? Dadaizm ve Sürrealizm Avrupalı okur yazarların zihnini 1918’den sonra yani Batı medeniyeti sözünün avutucu hususiyetini tamamen kaybetmesinden sonra meşgul etti. (…) Avrupa’nın XV. ve aslında XII. asrından itibaren hayal ettiği altın çağ gelmedi. Gerçek altın Yeni Dünya’dan Eski Dünya’ya aktı ve bu akış iki dünya savaşına gerçeklik kazandırdı. Modernlik zaman içinde yeni bir ruh kazanmadı. Dünyanın her yerinde insanlar Hıristiyan XV. asrının Rönesans’ıyla avunmak istiyor. (…)

Dadaizm ve Sürrealizm Avrupa’nın XII. asırdan sonra yasadışı bilgiye ulaşmanın yolu akılcılıktan mı, yoksa tecrübeye tanınan üstünlükten mi geçtiği hususundaki bütün macerayı çöpe attı. (…) Ruslar dünya ihtilâline açılan yolda rehberlik yapabilirlerdi. Bunların hiçbiri gerçekleşmedi. Gerçekleşen neydi? Sadece gerçekleşen değil, gerçekliğini katlayarak artıran para hakimiyetiydi. (…) Dikkatinizi insanların kendi ruhlarını pazarlığa açmalarına çekmek istiyorum. Hayatımızı bir ambalaj tutkusu sarmalamış durumda. Hayallerimizden vazgeçmememiz tavsiye ediliyor. Kimse bize ambalajlanmış hayalden bahis açmıyor. (…). Mazi, hal ve istikbalin bir muvazenesini temin edemediysek bir sanat eseriyle karşılaşmamız imkânsızdır. Sanat beynelmilel olmaz. Olduğunu iddia edenler başımıza hangi kötülüklerin geleceğine aldırmayanlardır. Bir nokta daha:Sanat eseri kıymetini başka sanat eserleriyle mukayesesinden kazanır. Kime göre ne? Sanat bu soruyla var olur.”

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked