Ömer Türker’in ‘Evrim Risalesi’nin bir bölümünden alıntılar
ÖMER TÜRKER‘in Ketebe Yayınları / Ömer Türker Kitaplığı’ndan çıkmış (1.Baskı Eylül 2023) “Evrim Risalesi / İslâm Düşünce Geleneğinden Hareketle Bir Değerlendirme” konulu kitabının “Evrim Teorisinin Sorunları” başlıklı bölümünden yapacağım alıntılamalar oluşturacak bu yazıyı.
“Genel olarak evrim teorisi hakkındaki tartışmaların bir kısmı, teorinin dışarıda bıraktığı hususlarla ilgili iken, bir kısmı da teorinin yaptığı açıklamalarla ilgilidir. Önce birinci kısmı ele alalım. Daha önce teoriyi özetlerken belirttiğimiz gibi teori oldukça vazıh bir şekilde klasik dünyanın iki temel kabulünü bilimsel açıklamanın dışında bırakır. İlk olarak teori, canlılığın gelişim süreçlerini metafizik bir fail kavramına başvurmadan açıklar. Hatta böylesi bir yaklaşımın, doğal süreçleri anlamaya hiçbir katkısının olmadığını düşünür. Buna göre metafizik bir müdahale gözlenebilir bir şey değildir. Gözleme konu olmayan bir şey ise bilimsel açıklamanın bir parçası olmaz. (…) Böylece teori, doğal süreçleri açıklamada her türlü ilahi müdahaleyi veya metafizik illeti bilimsel açıklamanın dışında bırakmaktadır. Fakat burada dışarıda bırakmak, en azından ilk bakışta, çürütmek veya aksini kanıtlamak anlamında değildir; ‘ilgisiz kalmayı ilke haline getirmek‘tir. Bu sayede doğal süreçlerin ardışık bir tasvirine ulaşmak ve sebep-sonuç ilişkisini bizzat bu süreçlerin dışına çıkmadan kurmak mümkün olmaktadır. Süreçlerin tasvirindeki belirsizlikler, bilimsel araştırmanın umut vadeden gelişimine havale edilmektedir. ”
“Evrim teorisinin en çok tartışılan yönlerinden biri budur. Çünkü bu yanıyla teori, ateizme payanda yapılmakta ve doğal süreçlerin varlığını açıklamada her türlü dinî yahut klasik anlamıyla metafizik ilkeyi ‘işlevsiz‘ hale getirmektedir. İşlevsiz bir ilkeye inanmanın herhangi bir gereği yoktur. Dolayısıyla teorinin bu işlevsizleştirici yönünü biyolojinin sınırlarını aşarak tümel bir iddiaya dönüştürenler, metafizik ilkenin biyolojik açıklamadaki gereksizliğini bir tür red olarak algılamayı tercih etmektedir. Öte yandan evrim teorisini benimseyen Hıristiyan, Müslüman veya başka bir dine mensup dindar insanlar da vardır. Çünkü ilahî fâilin etkisi, doğası gereği fiziği aşar ve zaten gözlemlenebilir bir şey değildir. Bütün doğal süreçler, aynı zamanda Allah’ın fiilinin kendisi olarak değerlendirilmeye elverişlidir. Bu durumda fiilin ilahî olması ile doğal olması birbiriyle çelişen yargılar değildir. Bu tavrın izahında İmam Mâtürîdî’nin tekvin teorisi açıklayıcı bir işlev görebilir. İmam Mâtürîdî diğer kelamcılardan farklı olarak Allah’ın ‘tekvin‘ ( yaratma, var etme, oluşturma) sıfatı bulunduğunu iddia eder. Ona göre yaratılan her bir şeyin temelde iki yönü vardır. Birinci yön yaratılana bakar, sonradan meydana gelmişliği, zaman ve mekân içre olmayı ifade eder. İkinci yön ise Allah’a bakar, zamansızdır, mekânsızdır, ezelîdir. Bir nesneye baktığımızda gozlemlerimize konu olan yön birincisidir. İkincisi ise nesnenin zaman ve mekâna bağımlılığından hareketle kavranır. (…) Evrimsel açıklama, hem canlılığın niçin meydana geldiğini açıklamamakta hem de varlık tarzına ilişkin bütün sorulara ilgisiz kalmaktadır. (…) Biyoloji yüzlerce yıldır metafizik sorular soruyordu da bugün metafizik sorulara kayıtsız kalıyor değildir. Klasik dünyada da biyoloji, zooloji veya herhangi bir fizik bilimi metafizik soruları içermiyordu. Bu bilimlerin çalışmalarının varlık araştırmasıyla irtibatını metafizik sağlıyordu. Bizi bu hususta yanıltan şey, bilhassa bilimlerin bütünlüğünü temsil eden Platon, Aristoteles, İskender Afrodisi, Fârâbî, İbn Sînâ, Fahreddin er-Râzî ve İbn Rüşd gibi büyük filozof ve düşünürlerdir. Bu düşünürler, her alanda üretilen bilimsel bilgiyi birbiriyle irtibatlı olarak ele alan, dolayısıyla fiziksel veya matematiksel bir açıklamanın metafiziksel açıklamayla (dolayısıyla Tanrı’nın varlığı ve ilâhî inayetle) zorunlu ilişkisini belirginleştiren müelliflerdir. Sadece zooloji, botanik, veya mineralojiye baktığımızda bu disiplinlerdeki açıklamanın da varlık sorusuna kayıtsız kaldığını görürüz. (…) Benzer şekilde evrim teorisinin canlıların oluşum süreçlerine ilişkin araştırmayı metafizik iddia ve imalardan arındırması, aynı sürece ilişkin varlık sorularını ne geçersiz ne de anlamsız kılabilir. Bu soruların sadece bir biyoloji araştırması olmadığını gösterir. Bundan dolayı evrim teorisiyle iş gören bir biyologun zihninde metafizik ve dinî kabulleri saklı tutması, bütün oluşum süreçlerini mesela Allah’ın kudretinin bir yansıması olarak değerlendirmesi mümkün olmaktadır. (…) Acaba tahlilin dışında bırakılan şeyler, evrim teorisinin bir parçası mıdır? Soruyu evrimi aşarak butûn teorileri kuşatacak şekilde sorabiliriz: Herhangi bir teorinin dışarıda bıraktığı şeyler, o teorinin bir parçası sayılmalı mıdır? Diğer bir deyişle, teoriler sadece kabul ettikleri önermelerle mi neyseler o olurlar yoksa kabul etmedikleri önermelerin kabul edilmemesi de teorilerin organik bir parçası mıdır?”
No Comments