Ömer Türker’in “Evrim Teorisi” başlıklı yazısından alıntılar

 

CİNS adlı aylık dergide (bu sayısının özelliği ‘Anlam Arayışı’ diye ifade edilmiş; Haziran 2020 / Sayı 57 ) çıkan Prof. Dr.Ömer Türker‘in, başlığını belirttiğim yazısından yer yer seçerek yaptığım alıntılamalar bu yazıyı oluşturacak.

“(…) Belirtmek gerekir ki evrim teorisi, ne canlılığın kökenini veya ilk hayat formlarının nasıl ortaya çıktığını açıklamak ne de evrenin bütününü açıklamak amacındadır. Evrim esas itibariyle yalnızca biyolojik süreçlerle ilgilidir. Nasıl oldu da canlılık ortaya çıktı sorusuna cevap vermeyi amaçlamaz, canlılığın varlığını kabul ederek, nasıl dönüşüm geçirdiği ve çeşitlendiğini açıklamaya çalışır. (…)

Darwin’den sonra uzun süren bilimsel çalışmalar neticesinde evrim kavramı, canlıların süreç içinde çevreye uyum sağlayarak genlerinin dizilişindeki veya sıklıklarındaki değişimi ifade etmeye başlamıştır.Teorinin üç temel kavramı vardır: Doğal seçilim, mutasyon, türleşme. Bu üç kavram yaşam formlarının ilişki ve hususiyetlerini aydınlatmayı amaçlar.

Doğal seçilim ile kasdedilen şey, en iyi uyum sağlama özelliğine sahip olanların hayatta kaldığı tezidir. Bir çevrede bulunan canlı nüfusunun farklı hususiyetleri vardır. Bunlar ebeveynlerden yavrulara intikal eder ve bu özellikler o çevrede üremek ve yaşamını sürdürmek için farklı imkânlar sunar.

Mutasyon, DNA’da meydana gelen değişim veya DNA kopyalanırken husule gelen küçük hatalardır. Aslında bir nesilden diğerine geçişte çeşitli değişim ve bozulmalar olabilir. Fakat evrim için önemli olan değişim, sperm veya yumurtalarda meydana gelerek bir sonraki nesle aktarılan değişimlerdir. (…)

Türleşme, elverişsiz coğrafi şartlar, fiziksel uzaklık veya başka nedenlerle gen akışının kesilerek aynı türe ait toplulukların süreç içinde gen sıklıklarının değişmesi ve artık çiftleşemez hâle gelmeleridir. Evrim teorisyenlerine göre bir türe ait olmanın en belirgin özelliği, çiftleşme yoluyla gen akışının sürdürülebilir olmasıdır. (…) Evrim teorisyenleri bu türlü belirsizliklerin olduğunu kabul etmekle birlikte şimdilik en iyi açıklamanın ‘doğada üreme imkânı olan bir fertler topluluğu olduğunu’ düşünürler.(…)

Evrim teorisi bu kavramların her biriyle ilgili bir takım önermeleri içerir. Bu önermelerin en önemli olanlarını birkaç maddede özetlemek mümkündür. (Bu maddeleri oluşturan metinlerin her birinin ilk ve son cümlelerini aktaracağım.)

1.Evrim süreci belirli bir fertle ilgili değildir, bir türe mensup fertler topluluğuyla ilgilidir. (…) Özellikler genler yoluyla çok sayıda nesle aktarılır. 2. Canlıların gen haritaları, geriye doğru izlendiğinde bütün canlıların tek bir atadan geldiği sonucuna ulaşılmaktadır. (…) Türleşmeler klasik mantıkdaki gibi fasılların eklenmesi yoluyla değil, genlerdeki küçük bozulmalar yoluyla ortaya çıkar. 3. Yeni türlerin ortaya çıkışı zorunlu olarak eski türlerin yok olmasını gerektirmez. (…) Bu durumda biz bir türün iki farklı türe evrildiğini söyleyebiliriz ama farklılığın sebebi genlerinde değişim olan topluluktur. 4. Milyonlarca yıla yayılan evrimleşme sürecinde bir önceki, sonrakine nisbetle daima ara form oluşturur. (…) Şimdilik şunu ifade edelim: Evrim teorisi bir kemâl fikrini barındırmaz. 5. Bir önceki maddeyle ilişkili olarak evrim teorisi amaçlılığı (teleoloji, gâiyye) kabul etmez. (…) Bilhassa genlere ilişkin araştırmaların derinleşmesi ve genler hakkında bilgilerin artması, evrim teorisyenlerine gaye terimini tamamiyle dışlama ve anlamsızlaştırma imkânı vermiştir. 6. Kolayca fark edileceği üzere evrim teorisi, doğal ayıklanma sürecini, bu sürecin dışında bulunan yani süreci aşkın olan bir bilinçli fâile dayandırmaz. (…) Sadece sonuçlar yani değişimin kendisi gözlemlenebilmektedir. 7. Altıncı maddenin zorunlu bir sonucu olarak, genlerin mutasyona uğrama sürecinde bir toplulukta bulunan fertlerin niçin tamamının değil de bir kısım fertlerin yahut niçin a,b,c fertlerinin değil de d,e,g fertlerinin mutasyona uğradığı sorusunun cevabı yoktur. (…) Kanaatimce ‘tesadüf’ kelimesini kaldırdığımızda ve mutasyonun sebebinin metafizik bir ilke olduğunu söylediğimizde de teori, açıklama gücünden hiçbir şey kaybetmez, zira zaten bu kavram açıklanamayan kısımla ilgilidir. 8. Yukarıdaki açıklamalar göstermektedir ki, bilhassa amaçsızlık ve tesadüf kavramları evrim teorisinin organik bir parçası olmaktan ziyade dışarıda bırakmak istediği açıklamalarla ilgilidir. (…) Aslında evrim teorisi biyolojide olduğu haliyle değişimin anlamını değil, gerekçelerini belirlemeye çalışır. Fakat gerek fizik dünyayı inceleyen disiplinlerden biri olarak dışarıda bıraktığı açıklamalar gerekse toplum bilimlerindeki etkisi itibariyle mesele, sadece değişimin olabildiğince uygun bir tasvirini sunma aşamasından çok öteye geçebilmektedir. Kuşkusuz bu maddelerin sayısını artırmak mümkündür. Fakat benim yapmak istediğim tartışma için şimdilik bu kadarının yeterli olduğu kanaatindeyim. Bir sonraki yazıda değerlendirme aşamasına geçeceğim.(…)”

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked