“Önce ne yapıp edip temiz su bulmamız lâzım.”

 

Başlık yaptığım cümle İsmet Özel‘in İstiklâl Marşı Derneği internet sitesinde “Tersinden Edebiyat Tarihi” üst başlığı altında çıkan yazı dizisinin “Mukaddeme 12” başlıklı dünkü yazısının ilk bölümünde geçiyor. “Mukaddeme 11” başlıklı yazısı şu üç cümle ile bitiyordu: “(…) Hayatımın değerini Dünya Sistemi’nin vizesine talip olmayışımla edindim. Daha açıkçası şeref diye vize damgası yeme alçaklığını hakir görme tavrımı bildim. Buradan sanat ile zanaat arasındaki farka eklenebiliriz.” “Mukaddeme 12” başlıklı yazısı “Eklenebilir miyiz?” diye başlıyor ve şu cümlesi bunun kesin cevabı oluyor: “(…) Hayır, sınıf bilincine talip bir millet olarak bu saatten sonra sanat ile zanaat arasındaki farka eklenemez, eklenip de mevhum mafevkten aferin bekleyemez, himmet umamayız. (…)” İşte başlık yaptığım cümlesi düşündüğü çareye dâir bir ipucu.

Bu yeni yazısının birkaç yerinden alıntılar:

“(…) Yüzümüz Kur’an nâzil olduğu günden beri Batı’ya dönük olduğu halde aynı Batı’ya ne akla hizmetse yüzsüzlüğümüzü çevirdik. Unuttuk Allah’ın bizi yarattığı gibi içinde bulunduğumuz şartları da yarattığını. Nisyanımızı vakit kaybetmeden izale edelim: Nasıl çekilip çevrileceği Allah’a kalmış dehre de, Allah’ın içinde bizi debelendirdiği devrana da sövmeyeceğiz. (…)”

“(…) Asrı Saadet diyoruz, çünkü saadetin farz ile sünnet arasındaki mesafenin kısalığından doğduğunu biliyoruz. Su nerede? Bulduğumuza kanaat getirdiğimiz suyun murdar olup olmadığı nereden belli? Ömrünü böylesi bellilikler uğruna tüketen, Celaleyn tefsirini yanından ayırmayan Mehmet Akif İstiklâl Marşımızın şairi olmaktan da öte büyük çığır açmağa dönük büyük şairdir. Özlemle andığım bu çığır bir türlü açılmamıştır. (…)”

“Tanzimat’ın akabinde Türk milletinin idamesi hesabına makul görülen her ne ise adına Türk dendi. Edebiyat da bu adlandırma gayretkeşliğinden nasibini aldı. Adında Türk geçen uğraşın Türklere mahsus bir düzeni gözetiyor olması gerekiyordu. İşin içine “Batı tesiri” girince gereklilik ortadan kalkmış gibidir. (…)”

“Ben şair olmaklığım hasebiyle edindiğim söz söyleme hakkımı Türk milletinin aslını faş eden değerlerden aldığım iddiası gütmekteyim. Bu veçhe itibariyle ilk müddeiyim. Üstelik söz söyleme hakkımın Türk topraklarının akıbetiyle bire bir merbut olduğuna kanaat getirmem de bir şeydir. (…) Dikkatinizi mânâsını tamamen kaybetmiş şöhretimden uzaklaştırıp size mânâlı söz söyleyecek bir hakka sahip olduğum noktasına çevirmek istiyorum. Bunun millet hayatıyla bire bir irtibatı çok can yakıcı.”

“(…) Tarih yorumumuzu vasfa kavuşturacak olan “Sönmeden üstünde en son ocak” lâfzı üzerine bina edilen İstiklâl Marşı’nın Küçük Asya’yı İslamlaştırmakla, İstanbul’u fethetmekle alakasıdır. (…)

“(…) Tarihin bir uğrağında, tarihin sahneye Türkleri çıkardığı eşref ânında Türk varlığını İslâm varlığıyla eşitlemek kaçınılmaz hale geldi. İstiklâl Harbimiz işlemin sağlamasını yaptı. Türklerden başkası değildir Haçlı Seferleri’nin sonuçsuz kalması vakıasını insan şerefinin nişanesi şekline sokan. (…) Modernlik Türk gücünü güç bilmeyiş yollarını aramanın fikir yaylası haline geldi. (…)

http://www.istiklalmarsidernegi.org.tr/Default.aspx

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked