Özgürlük üzerine

 

2 aylık düşünce dergisi olan Teklif‘in Mayıs 2022 sayısı (Sayı 3) Özgürlük üzerine yazılardan oluşuyordu. Bu konuda dergide bir açık oturum ve sütunlar (yazılar) vardı. O açık oturumdan ve bazı yazılardan yapacağım alıntılamalar bu yazıyı oluşturacak.

“Biz Nebi ile karşılaşıyoruz ve o bize bir mükellefiyetimiz olduğunu hatırlatıyor. Bu kaçınılmaz bir şekilde analitik olarak aslında özgür olduğumuzu da içeriyor. (…)” ( Açık Oturum’dan; Ahmet Ayhan Çitil)

” Küllî bir iradenin tahakkuk ettiricisi olarak cüz’î iradeye sahip olmak ise bunun bilincine vararak tabakalarını takdir etme ve birisinden azat olabilme kararını verme yetisidir. Yani kendisini birinden kurtarıp ötekinin vasatı haline getirebilme kararını verme özelliği. (…) Yani biz özgürlüğü daha geniş küme yapabilmeliyiz. Diğer bütün durumlar özgürlüğün alt kümesine dönebilmeli. (…) Dolayısıyla insan için ayırıcı bir vasıf olması lâzım. Zannediyorum o vasıf söz konusu küllî eylemin tahakkuk ettirici vasatı haline gelebilmeyle ilgili bilince sahip olmasıdır. Yani onu idrâk etmesi ve onun muhtemel imkân seviyeleri arasında tercihte bulunabilmesi… Özgürlük tam burada ortaya çıkıyor. (…) İnsanî seviye en alttan en üste kadar tercihte bulunabilme ve kendini vasat haline getirebilme özelliğine sahiptir. Yani dünyadaki en melanet işleri tercih eden insanlar da, en ulvî işleri tercih eden insanlar da vasat olma işlevini yerine getiriyorlar. ” (Ömer Türker)

“İslâm hem trajik yani mahkûm hem de mazlum insan anlayışını reddeder. Miraç hadisesi bunu temsil eder. Hz. Peygamber insanlığı temsîlen tüm fizik kuralları, onları vazeden Cenab-ı Hak tarafından çiğnenerek huzura çıkarılır ve özgürlüğün temeli olarak muhatap alınır. Tanrı tarafından muhatap alınmak özgür olmak demektir. Çünkü biz de ancak özgür insanı muhatap alırız.” (İhsan Fazlıoğlu)

“İnsânî bilinci bir şeyin farkına varan onu ikinci tefekküre konu kılabilen bir şey diye düşünürsek buradan bir boşluk elde edebiliyoruz; ama bilincin kendisini besleyen kanalların yani duyusal idrâk güçlerinin, duygulara indirgenemeyen bir yönü olmalı ki söz konusu ikinci tefekkürden hareketle katmanlar arasında sırf kendisine nisbetle tercihte bulunabilsin. Burada belki bir adım daha atmamız lâzım. Tercih bir şeyin kendisine nispetle olmadığı sürece özgürlüğü temellendirmez. Yani bir şey saf kendisinden hareketle tercih edebilmeli. O yüzden mesela biz Tanrı’nın mutlak özgürlüğünden bahsedebiliriz ama insanın mutlak özgürlüğünden bahsedemeyiz.” (Ömer Türker)

“Kanaatimce Ömer Hocanın işaret ettiği imkân kavramı dediklerim açısından daha uygun. Diğerlerinin gönderimi çok açık değil benim için. (…) Önemli olan özgürlüğü temellendirmez işe yarıyor mu; ona bakmalı. İnsanın tercihlerinde ki boşluğa mı denk geliyor? (İhsan Fazlıoğlu)

“Bu boşluk en temelde genel bir anlama sahip zaten. Hattâ o kadar genel ki ara sıra insan bir can sıkıntısı anında, yönelimlerini önceleyen bu boşluğa istemsizce de olsa düştüğünde kendisini olma ile olmama arasında salınan o genel boşlukta bulabiliyor bir an. (…)” (İbrahim Halil Üçer)

“Hocam Suç ve Ceza‘da Raskolnikov’un bir sözü var. O, yaşlı kadını öldürdükten sonra bir sayıklama halinde kadını başka herhangi bir şey için değil, kendisi için öldürdüğünü söyler. Bu sözlerin geçtiği sayfalarda Dostoyevski bir fiili bütün sâiklerden bağımsız düşündüğümüzde elimizde kalan nedir sorusunu tartışır.” (Ömer Türker)

“Orada elimizde kalan kayıttan başka bir şey yok. Özgürlük yok aslında orada. Tanrı olsa elinde sadece saf özgürlük kalırdı. Gazâlî’nin deyimiyle, el-insânu mecbûrun ale’l-ihtiyâr, yani insan özgür seçime mecburdur. (…)” (İbrahim Halil Üçer)

“Biz özgürlüğü konuşuyoruz ama özgürlük kendinden hareketle konuşulabilir bir kavram gibi durmuyor. Yani biz özgürlük hakkında birtakım kavramsal belirlemeler yapabiliriz ama ne dersek diyelim sonuçta tartışmayı yine getirip insana dayandırıyoruz. Diğer deyişle insan kendisini özgür olarak buluyor, sonra özgürlük dediğimiz şey ikinci bir seviyede kazanılmış bir şeye dönüşüyor. Bütün bunlar tamam diyebiliriz ama kazanılmış olanın özgürlük olup olmadığını, hakiki manâda özgür olup olmadığımızı takdir etmemiz için…” (Ömer Türker) kayıtlardan tam anlamıyla boşandırılmış olup olmadığını tayin etmemiz için… (İhsan Fazlıoğlu). “Özgürlük kayıtsızlık demek değildir. Özgürlük birilerine karşı olmak değil, birlikte yaşadığımız insanlarla ferdî ve toplumsal olarak varlığımızı ve özümüzü muhafaza etme ve geliştirme cihetinde söz ve iş birliği yapmak demektir.” (Tahsin Görgün)

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked