İsrail ve onun zulmüne destek olan ABD ile Avrupa ülkeleri mazlumların âhını aldılar; bakalım onlar nelerle karşılaşacak !?

 

ALLAH‘a inananlar haksızlık ve zulüm yapmaktan uzak dururlar ve haksızlık ve zulmun karşılıksız kalmayacağına inanırlar. Allah en büyüktür (Allahu ekber).

Zalim İsrail Yahudileri ve onların arkasında duran ABD ve Avrupa ülkeleri bu büyük zulmün cezasını (karşılığını) mutlaka göreceklerdir. O Gazzeli bebeklerin, çocukların, annelerin, babaların, nenelerin, dedelerin uğradığı İsrail zulmü bu asrın en büyük felâketi olmuştur. Gazze şeridi gözü dönmüş İsrail tarafından gece- gündüz bombalandı, vurulageldi. Bu ne acımasız bir devlet ve milletmiş! Ve ABD ile bazı Avrupa ülkeleri nasıl da İsrail’i Gazzelilere göre her bakımdan güçlü ve imkânları geniş olduğu halde bunca destekledi !? Kendi vatanlarında Filistinliler / Gazzeliler bir aydan daha uzun bir zaman sürekli bombalandılar, vuruldular. Kahrolasıca İsrail Yahudileri kendilerini destekleyen ABD ve bazı Avrupa ülkelerinin teşviki ve desteğiyle Gazzelileri vurdular da vurdular, bombalamaları kesintisiz sürdü. Allah şâhit bütün olagelen zulme. İnşaallah cezalarını verir zâlimlerin, kahrolasıcaların. Allah zâlimleri görendir, bilendir. Karşılıksız kalmayacaktır İsrail’in zulmü. Göreceğiz inşaallah. ACIMASIZLAR varsa onları CEZASIZ bırakmayacak ALLAH var. Allah en büyüktür (Allahu Ekber).

“Birliktelik, bir asabiye veya dayanışma ruhuna muhtaçtır.” (İbn Haldun)

 

İki aylık düşünce dergisi olan Teklif ‘te (sayı: 12 / Kasım 2023) çıkan Ömer Türker‘in “Temeddün ve Hâkimiyet” başlıklı yazısından yapacağım bazı alıntılamalar (bunlardan ilki s.57’nin başından bir cümlenin alıntı olarak bu yazının başlığını teşkil etmesi) oluşturacak bu yazıyı.

“Klasik dünyanın siyaset düşünürleri toplumsal bir varlık olarak insan hakkındaki tahlillere, insanın tabiatı gereği medenî olduğunu ilke kabul ederek başlar. Yazılı kaynakları Antik Yunan’a kadar uzanan bu ilkedeki medenî kelimesi, insan fertlerinin varlıklarını idame ettirmek için mutlaka bir işbirliğine ihtiyaç duyduğunu ifade eder. Buna göre insanlar ancak hemcinsleriyle yeterli hale gelebildiğinden, zorunlu ihtiyaçların karşılanması için farklı maharet ve meslek gruplarının dayanışması gerekir. İbn Sînâ’nın ifadesiyle: “Böylece birisi, diğeri için buğday üretir; öteki, beriki için ekmek yapar; birisi, diğeri için diker; öteki, beriki için iğne üretir. Böylece bir araya geldiklerinde işleri yeterli hale gelir.” (dipnot: İbn Sînâ, Kitâbu’ş-Şifâ Metafizik,çev. Ekrem Demirli- Ömer Türker, İstanbul: Litera Yayıncılık, 2017, s.411) (…) Her ne kadar İbn Haldun toplumsal düzeni normatif yolla değerlendirdiği hususunda Fârâbî’yi eleştirse de Fârâbî’nin toplumsal düzen tahlili, bir araya gelen insanların hangi değerler etrafında örgütlendiğini tahlil ettiği ölçüde olgunun olabildiğince uygun bir tasvirini vermeyi amaçlar. Normatiflik belirli bir bakış açısıyla söz konusu örgütlenmeler arasında tercih yapıldığında ortaya çıkar. Bu durum hem küçük ölçekli hem de büyük öiçekli topluluklar için geçerlidir. Fakat büyük ölçekli toplumsal düzenler küçük ölçekli toplumsal düzenlerden farklı olarak birbirinden dil, din, kültür ve tarih bakımından oldukça farklı toplulukları bir araya getirir. Temeddün kelimesini kullanan klasik ahlâk ve siyaset kitapları bu duruma dikkat çekmektedir. Nitekim Kınalızâde Ali Çelebi (ö.979/1572) temeddün kelimesini bu çeşitlilik ve ayrıntıyı ifade edecek şekilde açıklar : “Birbirinden farklı insan grupları (taife) ve topluluklarının (ümmet) bir araya gelmesi, kaynaşması ve düzene girmesi” (dipnot: Kınalızâde Ali Çelebi, Ahlâk-ı Âlâî, haz. Mustafa Koç, İstanbul: Klasik Yayınları, 2007, s.479.) (…) temeddün lafzı, sözkonusu bir araya gelmenin parçalı ve zorlamalı gerçekleştiğini de tazammun eder (içerir).

Zulümde İsrail’in önceki başıboş saldırganlığı sürer mi?

 

Bugün, Gazze’de bir günde 6 hastanenin bombalandığı haberi var. Abluka altındaki Gazze’de 21 hastanenin kapandığı, hastanelerde elektrik kesik olduğundan ameliyatların el feneriyle, hattâ telefon ışığından dahi yararlanarak yapıldığı bildiriliyor. Rusya ve Çin’den İsrail’e ateşkes çağrısı yapıldı. İngiltere’den, İtalya’dan ve Fransa’dan da İsrail’in bombalamayı durdurması çağrıları var. Bugün Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da İslâm İşbirliği Teşkilatı toplantısı var. Gazze Sağlık Bakanı, Gazze Şifa Hastanesi’nde yakıtın bittiğini, 39 bebek için kritik saatler söz konusu olduğunu açıkladı. Dolayısıyla dünyanın gözü önünde 36 gündür süren ve bir soykırımı çağrıştıran zulmüyle İsrail bu konuda bir rokor gerçekleştirecek gibi idi. Ancak şimdi “İŞGAL ORDUSU GAZZE’de, HAMAS İsrail askerlerini vurdu, Kassam Tugayları ile İşgal ordusu arasında çatışmalar sürüyor” haberleri var. Dahası 13 yaşında bir çocuğun çığlığı var en yakınlarını kaybettiğine dair. İslâm İşbirliği Teşkilatı Zirvesi’nde İsrail yönetiminin Gazze’yi vurmasının durdurulması, oradaki hastanelerin normal çalışır duruma gelmesi, yardım kampanyalarının yaşamla ölüm arasında bir tercih yapılmasına dönük değerlendirilmesinin şart olduğu konuşuluyor. Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas bu vahşî katliamın bir an önce durdurulması gerektiğini vurguluyor. ABD’nin bu işgalin ve soykırımın derhal durdurulmasına çalışması gerekirken İsrail’in arkasında durmasının anlaşılır bir duruş olmadığına vurgu yapıyor. Biz Filistin halkının korunmasını ve Filistin’in özgürlüğünün sağlanmasına ve bu ülkenin yeniden özgürlüğüne ve normalleşmesine kavuşmasına destek olunmasını bekliyoruz diyor.

“Kerîm Kur’an”dan anlamlarıyla beş âyet

 

“(Münafıklar) sizin rızanızı kazanmak için Allah’a yemin ederler (“Peygamber’e eziyet ettiğimiz söylentisi yalandır” derler) Eğer bunlar mü’min iseler, daha önce Allah’ı ve Resûlünü razı etmeleri daha lâyıktır.” (Tevbe, 9/62)

Boşuna özür beyan etmeyin. İman (ettiğinizi söyleyip) sonra küfrettiniz (inkâr ettiniz). İçinizden bir kısmını affetsek bile, bir kısmınızı, suçlarında ısrar ettiklerinden dolayı azabımıza uğratacağız.” (Tevbe, 9/66)

Münafıkların erkekleri ve kadınları birbirinin tıpkısıdırlar. Kötülüğü emrederler, iyiliği yasaklarlar. Ellerini sıkı tutarlar (hayır yapmazlar, cimridirler). Onlar Allah’ı unuttular; Allah da onları unuttu. Doğrusu münafıklar fâsıkların (yoldan çıkanların) ta kendileridir.” (Tevbe, 9/67)

Artık yaptıklarının cezası olarak az gülsünler, çok ağlasınlar! ” (Tevbe, 9/82)

Onlar için ister mağfiret dile, ister dileme! Onlar için yetmiş kere istiğfarda bulunsan, yine Allah onları aslâ bağışlayacak değildir. Bunun sebebi şudur: Onlar Allah’ı ve Resûlünü inkâr ettiler. Allah ise fâsık bir kavme hidâyet vermez.” (Tevbe, 9/80)

“Ateşkes yok, 4 saat ara” (!)

 

Başlık yaptığım ifade ABD’ye ait. Görünürde iki taraftan biri değil ABD. Ama gerçekte İsrail adına bu açıklamayı yapıyor. ABD İsrail’in arkasında olmasa, İsrail Gazze’ye saldırabilir miydi? ABD Dışişleri Bakanı Blinten, Gazze şeridini İsrail’in bombalamaya başladığı ilk günlerden birinde İsrail’e geliyor ve kendisinin de Yahudi olduğunu söyleme gereği duyuyor ve söylüyor. Ardından ABD Başkanı J. Biden da geliyor İsrail’e ve o da Netanyahu’ya sarılıyor; kolay gelsin, arkanızdayız anlamında bir tavır sergiliyor.

Ama Blinten Türkiye’ye geldiğinde Cumhurbaşkanı’yla görüşemediği gibi mevkidaşı Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan da sıcak bir ilgi göremiyor. Türkiye böylece İsrail’in ve onun arkasındaki ABD’nin birlikteliğine katılmadığını, mazlum Gazzelilerden yana olduğunu göstermiş oldu.

Bu yazıya başlık yaptığım ifadenin ABD’yi temsilen sarf edildiğini bu akşam görünce TV’de, hiç hayret etmedim. Ona yakışır ancak böylesi bir ifade. Daha ileriki dakikalarda TV ekranında “ABD: “Ateşkes yok, 4 saat ara”, “4 saat ara Gazze’de neyi değiştirir?” ve “Korkulan Senaryo: ABD İran Savaşı mı?”, “İsrail 4 saat durup 20 saat vuracak mı?” gibi ifadeler görüyoruz. Şimdi de TV’de Susuz, elektriksiz, kafa lambası kullanarak ameliyat yapıldığı ve doğum yaptırıldığı haberleri… “Göç etmek zorunda kalan Gazzeliler dünyaya tepkili” “Gazzeli aile: su-ekmek için 6 saat sıra bekliyorduk.” “Filistin’in sembol aktivisti tutuklandı.”