Fusûsu’l-Hikem Tercüme Ve Şerhi-II’den birkaç alıntı
Muhyiddin İbnu’l- Arabî‘nin ünlü eserlerinden biri olan Füsûsu’l-Hikem‘in Tercüme ve Şerhi Ahmed Avni Konuk tarafından yapılmıştır. Dört cilt halinde bu eseri yayına hazırlayanlar ise Prof. Dr. Mustafa Tahralı ve merhûm Dr. Selçuk Eraydın‘dır. Bu eserin II. Cildinin (İFAV, 7.Basım 2017) başlarından birkaç yerden yapacağım alıntılamalar oluşturacak bu yazıyı.
“Mahmûdiyyet (övülmüşlük) ve mezmûmiyyet (kötülenmişlik) halka nisbet iledir. Halbuki bu zâtî ve hakikî ulüvv (yücelik) ancak hâssaten (özel olarak) “Allah” ismi ile adlandırılan zât ahadiyyet mertebesinden vâhidiyyet mertebesine inmedikçe bu isim ile tevsîm olunmaz (isimlenmez). Zîrâ ahadî zât hiçbir sıfât, nuût (niteleme) ve esâmî (isimler, nâmlar) ile mevsûf (vasıflanmış), ve men’ût (methedilmiş) ve müsemmâ (nâmlı) değildir. Sırf zât mertebesinden sıfât (sıfatlar) ve isimler mertebesine inerek “ilk taayyün (belirme) ile müteayyin (belirmiş) olduğunda “Allah” toplayıcı ismiyle müsemmâ (isimlenmiş) olur. Ve bu mertebe bilcümle ilâhî isimler sûretlerinin ilâhî ilimde peydâ olarak birbirinden seçkin olduğu mertebedir. Ve bu mertebe, mâdem ki bilcümle isimleri toplayıcıdır, şu halde ne kadar varlıksal hususlar ve yoklukla ilgili nisbetler varsa hepsini kuşatmış olur. Nitekim Hak Teâlâ buyurur (anlam olarak): “(…) Allah’ın ilmi, kudreti her şeyi kuşatıcıdır.” (Nisâ, 4/126)