Fusûsu’l-Hikem Tercüme ve Şerhi-II’nin başlarından alıntılar
Tercüme ve Şerhi Ahmed Avni Konuk‘a, ait olan, Muhyiddin İbnu’l Arabî’nin ünlü eseri Fusûsu’l-Hikem‘in II. Cildinin (Hazırlayanlar: Prof.Dr Mustafa Tahralı- Dr.Selçuk Eraydın, M.Ü. İFAV, 7. Baskı, 2017) birkaç yerinden yapacağım alıntılamalar oluşturacak bu yazıyı.
“Hudutlu olan aklın ‘sonsuz olan hakikat’ı idrâkten ve bu ‘hakikat’i tam manâsıyla dil ve ilim ile nitelemek ve anlatmaktan âciz ve yetersiz olduğu söylenegelmiştir. Nitekim ‘îmân’ın ‘zevk’ olarak yaşanması başka, ilim ve tefekkürle aklen ifade edilmesi başkadır. Îmân sahibi olmayan bir kimse de ‘îmân’ın nasıl bir şey olduğunu, mü’minlerin yazdıklarından hareketle ve onların hâl ve davranışlarını müşâhede sûretiyle akıl ve dil ile ifade etmeyi başarsa bile, ilmi ne kadar yüksek olursa olsun, ‘îman zevki’ kendisinde olmadığı için, ‘îman’dan mahrum kalacak ve îmânın ne olduğu hakkında da ‘hakiki bir bilgi’ sahibi olamayacaktır. Îman, tevhîd kelimesinin ilk manâsını ‘akıl’la değil, ‘kalb’ ile tasdik demek olduğuna göre, diğer manâlarına yükselebilmek de ‘kalb’ sâyesinde gerçekleşeceği mutasavvıfların sözlerinden anlaşılmaktadır. Fakat bu ‘kalb ile tasdik’ ve ‘kalb ile marifet’in (sıradışı bilme-tanıma) ötesinde bir dereceden daha söz edilmektedir ki, o da tevhidin bütün manâlarının ‘zevk’ edilmesidir. İşte ‘zevk ehli’nin dil, akıl ve ilimler ile ifade ettikleri manâların üzerinde çalışmak ve fikirlerinin anlaşılmasına çaba harcamak da asırlardır yapılagelen faaliyetlerdendir.” (s. 9-10)