AZİZ KUR’AN isimli Çeviri ve Açıklama içerikli kitaptan alıntılar

 

Prof. Dr. Muhammed Hamidullah‘ın BEYAN Yayınları’ndan çıkmış, Çeviri ve Açıklama içerikli, AZİZ KUR’AN başlıklı, Çevirenleri Yrd.Doç.Dr. Abdülaziz Hatip-Mahmut Kanık, Editörü Ahmet Baydar olan, Dil ve Yazımını N.Ahmet Özalp’ın üstlenmiş olduğu Aziz Kur’an isimli kitabın (Beyan Yayınları’nın 325. kitabı, Kasım 2000, İstanbul ) birkaç yerinden yapacağım alıntılamalar oluşturacak bu yazıyı.

“Çağımızın en saygın İslâm bilginlerinden biri olan Muhammed Hamidullah‘ın yaptığı Fransızca Kur’an çevirisi (Le Saint Coran), bir Müslüman bilgin tarafından yapılan ilk sözcüğü sözcüğüne / harfi harfine çeviri sayılabilir. Hamidullah bu çeviriyi yapmaya, Batı’daki çevirileri inceleyip yetersizliklerini gördükten sonra karar vermiş, Le Saint Coran adıyla yayımladığı (1958) çalışması, haklı bir ilgi görmüştür. Bugüne kadar onbeş baskı yapması, bu ilginin somut bir kanıtıdır.”

“Dört dili kitap yazabilecek bir düzeye kadar bilmesi, ilgili literatürü yakından izlemesi ve yapılan çevirileri ciddî anlamda incelemesi, onu dil üzerinde önemle durmaya götürmüş, yaptığı çeviride, Kur’an’ın tüm dil ve anlatım özelliklerinin bire bir aktarılması yöntemini seçmesine neden olmuştur. Le Saint Coran incelendiğinde, bu seçimin sonuçları açık biçimde görülür. (…)”

İnsân-ı Kâmil’den (müellifi: Abdülkerîm el-Cîlî) alıntılar

 

Abdülkerîm el-Cîlî‘nin İNSÂN-I KÂMİL isimli eseri (Mütercim: Abdülaziz Mecdi Tolun, Yayına Hazırlayanlar: merhûm Yrd. Doç. Dr. Selçuk Eraydın, şimdi Prof. Dr. durumunda Ekrem Demirli ve Abdullah Kartal; İZ Yayıncılık, 4. baskı, 2015)

“Evvelâ Cenâb-ı Hakk’ın esmâsından (esmâ, ismin çoğulu) bahs edeceğiz. Çünkü Cenâb-ı Hakk’a delâlet eden, esmâdır. İlâhî isimlerden sonra ilâhî sıfatlardan söz edeceğiz. İlâhî sıfatlarda Zâtın kemâli çeşitlenen ve Hakk’ın aynalarından evvelâ görünür olan ilâhî sıfatlardır. Sıfatlardan sonra zuhurda ancak Zât vardır. Şu îzâha göre ilâhî sıfatlar mertebesi, ilâhî isimler mertebesinden daha üstündür.”

Hamid Algar’ın “Nakşibendîlik” isimli kitabından (insan yayınları) alıntılar

 

Çevirenleri Cüneyd KÖKSAL, Ethem CEBECİOĞLU, İsmail TAŞPINAR, Kemal KAHRAMAN , Nebi MEHDİYEV, Nurullah KOLTAŞ, Zeynep ÖZBEK olan ve insan yayınları‘ndan çıkmış (birinci Baskı, 2007) bu hacimli eserden yapacağım alıntılamalar bu yazıyı oluşturacak.

” (…) İşte şimdiye kadar telif ettiğim dağınık makalelerin Türkçesi bu kitapta toplanmış oluyor. (…) Seneler boyunca yazdığım makaleleri bir araya getirilmiş kitap halinde görmek -o da Türkçe olarak- benim için gerçek bir sevinç kaynağıdır. (…) Gayret bizden; Tevfik Allah’tan.

Hamid Algar ‘Id Mîlâdü’n-Nebî, 1427 / 15 Nisan 2006 (ÖNSÖZ’den)

“Hakk’ın varlığı hem tenzîhi hem de teşbîhi toplayıcıdır.”

 

FUSÛSU’L HİKEM TERCÜME VE ŞERHİ-IV’den alıntılar oluşturacak bu yazıyı.

“Her şeyin ezelî istidâdı ne ise, bu rahmetin inmesinde îmân ve hidâyet, ni’met, zevk ve rahatlık gibi tabiata uygun gelen; ve küfür (inkâr), dalâlet, nıkmet (belâ) ve elem, rahatsızlık gibi tabiata uymayan bir takım hâller o şeye erişir. Şu halde ilâhî rahmet sırf varlık verdiği için, uygun olsun, uygun olmayan olsun hepsine yetti. Halkın istidâdına vâbestedir âsâr-ı feyz Ebr-i nîsândan sedef dürdâne, ef’î semm kapar

Mehmed Âkif Ersoy’un Kur’an Meâli’nden: Bakara 2.Sûre, 3.Cüz, 257-258-259. âyetler

 

257. “Allah iman edenlerin velîsidir (görüp gözetleyicisidir/hâmisidir/yardımcısıdır/zahî-ridir); onları karanlıktan nûra çıkarır. Küfre sapanlara gelince, onların velileri de putlarıdır; kendilerini nurdan karanlıklara çıkarırlar. İşte bunlar Ehl-i cehennem ki orada ebediyyen kalacaklar.” 258. “Bakmaz mısın o kimsenin hâline ki Allah kendisine hükümdarlık verdiği için İbrahim ile mabudu hakkında mücadeleye (münakaşaya) kalktı! Hani, İbrahim ona Benim mabudum O Kâdir-i Kayyûm ki diriltir ve öldürür deyince, Ben de öldürür ve diriltirim demişti. İbrahim Allah güneşi maşrıktan getiriyor, haydi sen de onu mağribden getir! der demez o iman etmeyen herif donakaldı. Allah nefsine zulmedenleri doğru yola çıkarmaz.” 259. Yahut o kimsenin başından geçenin benzerini gördün mü ki: altı üstüne gelmiş yatan, ıpıssız bir şehre uğramıştı da, Ölmüş gitmişken, bunu Allah nasıl diriltecek? demişti. Bunun üzerine Allah yüz sene müddetle kendisini öldürdü, sonra dirilterek Ne kadar kaldın? diye sordu. Bir gün, yahut bir günden de eksik kaldım dedi. Allah buyurdu ki: Öyle değil, yüz sene kaldın. Bak yiyeceğine, bak içeceğine, henüz bozulmamış. Bak merkebine… Bunlar hep senin insanlara karşı kudretimizin canlı âyeti olman içindir. Bak kemiklere ki onları birbirleri üzerine nasıl kaldırıyoruz, sonra da nasıl onlara et giydiriyoruz! Artık bu sûretle hak kendine âşikâr olunca Allah’ın her şeye kâdir olduğunu şimdi biliyorum dedi.” (MAHYA Yayınları 10, Yayına Hazırlayanlar: Recep Şentürk-Âsım Cüneyd Köksal; Tashih ve Son Okuma: M. Ertuğrul Düzdağ)