PERGELDEN NEYİ BEKLEDİK DE NE VERDİ?
İsmet Özel‘in “PERGELİN YAZMAZ SİVRİ UCU” kitabından (TİYO, Ağustos 2021 I.Baskı) “PERGELDEN NEYİ BEKLEDİK DE NE VERDİ?” başlıklı bölümün birkaç yerinden yapacağım alıntılamalar oluşturacak bu yazıyı.
“Düşeriz ve düşünürüz. Düşme hadisesi insanın hayat macerasında en eleştiriye açık durumu ifade eder. Zihni bir şeye takıldığı için mi, dalgınlıktan, takılmadığı için, fikri sabite husumeti sebeiyle mi kidüştü? Nerede yürüdüğüne dikkat etmiyor mu? Başına bir şey geleceği içinde gizli bir korku mu? Bunların hepsi çocukça şeyler veya bir şeye çocukça deyişimiz o şey hakkında ambalajlanmış bir ifade bulamayışımızdandır. ‘Ambalajlanmış bir ifade’ insanın ne derecede düzmece bir canlı oluşunu hesaba katmayanları tatmin edecek bir ifadedir. (…) Üzerimizden kültürün ağırlığını atamadığımız için çocuğun düşe kalka büyüdüğünü ister istemez kabullenmişizdir. (…) Çocukluğunu geride bıraktığını gizleyemeyenlerin içlerinde taşıdığı korku düşmekle alay konusu edilmek bahsini birbirine bitiştirir. Düşmek düşünmeği zaruri kılar. (…)” (s.53)
“Aile, kavim ve millet tutkunluğu diğer ailelerin, kavimlerin, milletlerin başına iş açar. (…) Zoru gördüğümüzde hangimiz hangimize sahip çıkacak? (…)” (s.54)
“(…) Bugün Türklerin vatanında bir mesele varsa o meseleyi düştüğümüz halde düşünmeyişimiz doğuruyor. Eğer düşünmeyişimiz bir gerçeği ifade ediyorsa zihin gelişkinliği bakımından acınacak durumda takılıp kalmışızdır. Kâfiriyle Müslümanıyla düştüğümüz en büyük yanlış pergelden bir beklentimizin olmasıdır. (…) Gerçek ressam önüne çıkan cemat, nebat, hayvan, insan figürlerinin varlıktan, var oluştan ötede bir şeyi ifade ettiği eğilimini tınmaz. Neyi tınar öyleyse? Fransızların bir atasözünü hatırlayalım: Kötü işçi kabahati kullandığı aygıta atar. Eğer bir sanat eseriyle münasebeti öne alarak yaşıyorsak malzemeden beklentinin kendisi yanlıştır. (…) Donanması yakılmış bir devlet deniz muharebeleri kazandı. (…) Türk vatanı üstünde bir muhalif çevre tesis edilmiş değil. (…) 1934’te Nobel barış ödülüne Venizelos tarafından aday gösterilen Mustafa Kemal’i göklere çıkararak muhalefet yapıldığı hastalığı AKP düşmanlarının marifetidir. Bunun marifeti gerektirmeyecek kadar yavan bir iş olduğuna akıl erdirene de rastlanılmadı. (…)” (s.55-56)
“Bir emekli başkomser oğlu olarak Türk şiir dünyasında zirveden geriye bir adım bile atmadım. Bu tutum bir kozu ele geçirmem demekti. (…) Müslümanlık benim sayemde siyasi bir dolap olmaktan sıyrılıp hesap vermeğe hazır, hesap sorma olgunluğunda bir siyaset anlayışı haline geldi. (…) Din ve sanat bilinmeyene tapılan alanda kendini gösterir. Bize merkezde acı mı hükümrandır yoksa başka bir şey mi diye sorulursa acı elbette deyip yan çizeriz.” (s.56)
Biz kimiz? (…) Birçok benler bir biz mi ediyor?
No Comments