Sadreddin Konevî hazretlerinden sözler

 

13. yüzyılda yaşamış (d.1210-v.1274), tasavvuf düşüncesine kazandırdığı boyutlar ve kendisinden sonraya etkileriyle çok önemli bir sûfî-düşünür olarak bilinen, çocukluğundan itibaren İbnü’l-Arabî’nin tasavvuf terbiyesi altında yetişmiş Sadreddin Konevî hazretlerinin İlahi Nefhalar adıyla dilimize çevrilmiş eserinden (Çeviren: Ekrem Demirli, Kapı Yayınları, 1. Basım: Mayıs 2015, ISBN: 978-605-5147-10-5) bazı sözler aktaracağım.

“Bütün mertebeleri ve makamları birleştiren mertebenin diliyle hamd olsun Allah’a! Öyle bir hamd ki bütün sena ve övgü türlerinin kemalini havidir o hamd. Kuşatıcı derya kaynağından sâdır olmuştur. O derya ise bütün şeriatların, meşreplerin ve yolların (mezhep) kaynağıdır.” (s.9)

“Hak bazı yaratılmışlara kendileri ve benzerlerindeki bilgisinin hükmüne göre tanınır. Söz konusu bilginin hükmü hitap, kelam, tenzil, nur, hidayet vb. şekilde isimlendirilmiştir. Bu hüküm Hakk’ın muhataptaki bilgisinin sureti ve bilgide gizli hallerinin ifadesinden başka bir şey değildir.” (s.16)

“Ayn-ı sâbite bir şeyin Hakk’ın zatî bilgisinde ezel ve ebedde tek bir vetirede bulunmasıdır. Hakk’ın bilgisinde bulunmak söz konusu şeye lazım olan bazı hükümler ortaya çıkartır. Hükümler o şeyin Hakk’ın bilgisinde bilinen (malum), kendisine nispetle ise yok (madum) olması cihetinden sabittir. Ardından bir varlığın ruhaniliği cihetinden dikkate alınması gelir. Her şeyin bir ruhaniliği vardır. O ruhaniliğin saltanatı ve hükmü bazen zahirdir ve gözükür; bu kısımdakilere misal olarak melek, cin, insan ve hayvan vb. şeyleri verebiliriz.” (s.32)

“Rivayet edilen bir hadis-i şerifte zannın tasvip etmek ve onayla bilgiye dönüşmesine işaret edilir. Hz. Peygamber kapalı bir durum zikretmiş, onunla sahabesini sınamıştı. Bir sahabi sezgiyle Hz. Peygamber’in kapalı sözüyle Fatiha Suresi’ni kastettiğini anlamış, bunu arz ettiğinde Hz. Peygamber şöyle demiştir: “Sen bilgi sahibi bir adamsın.” Hz. Peygamber’in takrir ve tasvibiyle sahabenin zannı ve sezgisi -önceden böyle değilken- bilgi haline gelmiştir. Anlayınız!” (s.38)

“Varlığa girmeleri takdir edilmiş ve edilmemiş bütün malumlar, Hakk’ın bilgisinde ezelî ve ebedî olarak resmedilmişler, suretleri itibariyla ise taayyün etmişlerddir. Her şey başlı başına bir tertip ile düzenlenmiştir ki pek çok kimse bilmese de nefsü’l-emir‘de bu tertipten daha kâmil bir şey söz konusu değildir.” (s.103)

“Bilinmelidir ki her hüküm sahibinin, hakkında hüküm verdiği şeye dair hükmü, genellikle hüküm esnasında kendisinin haline ve -her ne olursa olsun- hakkında hüküm verilenin idrakine göre değişir. Bu makamın en üst derecesi, hüküm sahibinin bir şey hakkındaki hükmünün, hakkında hüküm verilen şeyin bulunduğu hallere uymasıdır.” (s.145)

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked