Şair İsmet Özel şimdilerde ne diyor?
İstiklâl Marşı Derneği internet portalinde bugünlerde sıkça yazıları çıkıyor şair İsmet Özel’in. Kendisinin AK Parti’yi de, şimdilerde onunla benzer tavır gösteren siyasi partileri, grupları veya çevreleri de, Fethullahçı hareketi de önemsemediği ve kendi yaklaşımı dışındaki başlıca iki ana yaklaşımı kendince olumsuzladığı, tanımladığı, anlamlandırdığı bilinmekte veya tahmin edilmektedir. Önemli ve doğru yaklaşım bildiği kendi yaklaşımını da tabii ki yansıtmaktadır. Aşağıda son iki yazısından alıntıladığım bazı sözlerini bulacaksınız. Okumamış olanlar varsa isterlerse okurlar, haberdar olurlar.
“Post-modern Darbe Muvaffak Olmuştu, Önlenen Hermeneutic Darbedir” başlıklı yazıdan:
“(…) Kimsecikler ne size 1979 İran Devrimi’nin mükemmel bir General Motors operasyonu olduğundan, ne de 1967 Yunan Albaylar Darbesi’nin en az 15 Temmuz 2016 Demokrasi Zaferi gibi millî/milliyetçi, en az onun kadar millî/milliyetçi olduğundan bahsedecektir. (…)
(…) İtirafçılar fırsat buldukça 2001’de uçakların Dünya Ticaret Örgütü kulelerine çarpmasıyla 15 Temmuz 2016’da bir darbe önlendiği şayiasının aynı mahiyette olduğunu beyan ediyor.
(…) Türkiye Cumhuriyeti ne bir ulus-devlet, ne de devlet-i ebed müddet uzantısıdır. Türkiye Cumhuriyeti mevcudiyetini başka hiçbir şeye değil, sadece Sakarya Meydan Muharebesi’ni zafere ulaştıran İstiklâl Marşı ideologisine borçludur. Türk milleti Batı Medeniyeti zoru karşısında kazandığı kıvamını yorum-bilgisinde değil, Haçova Meydan Muharebesi’nde bulmuştur. Evet, millet olarak direnme serencamımız bir meydan muharebesinden diğerinedir.
(…) Post-modern muvaffakiyet sermayenin her tonda yeşilliğe yer açmasıyla atbaşı gider. Hermeneutics ise aynı kapitalist hâkimiyetin İsa kurtarıcılığı düsturunu gözden uzak tutmadan ıslahını öngörür. Post-modern Ahd-i Atik’e, Hermeneutics Ahd-i Cedit’e yakın durmaktan medet umar. Post-modern Amerikalıların sadece paraları olmadığını, paralarından başka şeyleri de olduğunu düşünür. Hermeneutics Amerikalıların paralarından başka her şeylerini Avrupa’dan devşirdiklerinden emindir. İnanç önlemiştir 15 Temmuz 2016 darbesini. Amerika’nın, Amerikan tarzının, American Way of Life’ın mükemmel olduğu inancı.”
http://istiklalmarsidernegi.org.tr/Yazi.aspx?YID=1
“Benim Şairim Senin Şairini Döver mi? (I)” başlıklı yazıdan:
“(…) Küreselleşme dalgasına hayatınızdan, bünyenizden şiire ilişkin ne varsa hepsini söküp atarak kapılabilirsiniz. Âlemle gelen düğün bayramdır ve size dokunmayan yılan bin yaşamalıdır.
(…) Dünya hayatında rast gelindiği zaman belâsından salim kalamayacağınız şey ekseriyeti teşkil eden güruhun cinnetidir. (…) Çoğunluğa mahsus kanaatte hassasiyet aranmaz. Utanma ve sakınmadan payımıza düşenin çoğunluktan uzaklaştıkça büyüdüğünü görürüz.
Allah bizi Dünya Sistemi denildiği zaman finans hâkimiyeti haricinde bir şeye telmihte bulunma dangalaklığından korusun. (…) Olan biteni doğru sözle ifade meramını güden “Türkiye kendince kendinden kendiliğinden geçiyor” deme mecburiyeti altındadır.
Bana niçin Türkiye’de kâfirlerin zapt edemediği tek kalenin şiir olduğu iddiasında bulunduğum suali tevcih edildiğinde cevabım çünkü orada ben varım oldu. Ben varmışım da ne olmuş? Benim bunca zaman bir işe yaradığım vaki mi? Meselâ, dil ile ikrarın kalp ile tasdik hedefi gütmediği şartlarda ortaya nifaktan başka bir şey çıkmayacağını anlatma işinin üstesinden gelebilmiş miyim, gelebilir miyim? Buna 72 yaşıma kadar başıma gelen bunca şeyden sonra hiç ihtimal vermiyorum. Neden ısrarla kelâm ediyorum peki? Şundan: Anlatma teşebbüsüm vebalden kurtulma beklentimin uzantısıdır. Elime kalemi aldığım günden bu güne kadar ne dediğimi merak eden biri çıksaydı bunun neticesi bir şekilde hissedilirdi. (…) Darbecilerin ilk hatası devlet başkanını öldürmemekti. Yerseniz.
Yerseniz devrimin ilk aşaması Avrupa kıtasının siyaset felsefesinde demokrasidir. Bilhassa siyasi ortam demokratik kılınmalıdır ki devrimi gerçekleştirmeğe elverişli şartlar yerine getirilebilsin. (…) Çok partili hayat Küçük Asya’yı Küçük Amerika haline getirebilecek miydi? Demokrasiye, demokratik idealin halis temayülüne meydan verilseydi bu mümkündü. Amerikan demokrasisi hayatının tamamını Amerikan devrimine borçludur. Küçük Asya’da devrim 14 Mayıs 1950 günü vuku bulmuştu. Sıra demokrasideydi. Gel gelelim Türkiye’de Kıta felsefesi kafasına analitik şapka kondurulmuştu. Kafanız kıta felsefesi kafasıysa, hasmınızın değerler dizisi içinde kaldıysanız sonunuz Faşizme, Nazizm’e, Komünizme istemeseniz de varır. Serpuşu değiştirmek yerine kafayı değiştirmeği başararak analitik düşünmeğe başladıysanız önünüze bir çeşit demokrasi sahası açılır. Ne çeşit? Onu yutturan ve yutan, yiyen ve yediren bilir.
Yutturanlar ve yutanlar yaptıkları işi bir gün karşılarına yutturmayan ve yutmayanların çıkabileceğini hesap dışı tuttukları için yapıyor. (…) Ben şiirin has dünyasından, yutturmayanlarla yutmayanların tevhit âleminden bahsediyorum. (…) Türkiye Cumhuriyeti’nin ilânının Muhammet ümmetine ikinci Hicret olduğunu anlamanın paraleli yoktur.
Sırasıyla üç paralel çizdi küreselleşme hayatımıza: Piyasa Ekonomisi, İnsan Hakları, Demokrasi. Sırayı bozmağa kimsenin gücü yetmez oldu. Önce ve illâ piyasa ekonomisi. (…) Her şeyi piyasa malzemesi şekline getirmek için hem ihtiyaç duyulan ve hem de bu elemanlaştırmayı teminata kavuşturan şey demokrasiydi.”
(http://istiklalmarsidernegi.org.tr/Yazi.aspx?YID=1248&KID=59&PGID=0)
No Comments