Yazı merakı ve arayışı olanlar ve İsmet Özel’in yazıları
1970’li yıllardan bu yana İsmet Özel’in haberdar olduğum hemen her yazısını okudum. Belli bazı konularda fikirlerine, değerlendirmelerine katılmasam da onun yazılarının mübtelâsıyım. Onun kaleminden çıkmış yazılar bana yazı zevkini veriyor. Hani söyleyeceği sözü olan insanı önemseriz ya, İsmet Özel hem söyleyeceği sözü olan hem de bunu dile getirmeyi kendine özgü bir biçimde becerebilen biri.
İstiklâl Marşı Derneği internet sitesinde “Önce Namazdan Soracaklar” üst-başlığı altında çıkan yeni yazı dizisinin 3. yazısı olan “Yazmak Nedir? Veya Bir Sevgili Ne İşe Yarar? (3)” başlıklı yazısının birkaç yerinden alıntılar sunarsam bu dediğimin hem anlaşılacağını hem de şair İsmet Özel’in yazar yanını abartmış olmadığımı göstermiş olacağımı umuyorum.
“Allah bizi bir erkek ve bir dişiden yarattı. Bu kelâmı söze “önce namazdan soracaklar” diye başlamışken yazışımın serencamı içine ne münasebetle dâhil ettim? Bunu bana letafeti elden bırakmayışım yaptırdı. Yaptığım araya lâf sokuşturmak değil, kaçınılmaz ve zaruri bir müdahaledir. Zihin ortamının eleştirisi söz konusu olunca yabancılaştırma efektinin yerini hiçbir şey tutamaz. (…) Hayra da şerre de müştereklik hesabına dua edilir. Günlük hayatta duyup görmektesiniz: Letafeti askıya almak isteyenler sık sık acı gerçeklerden, katı gerçeklerden söz ediyor. Bununla kesafeti öne çıkarıyor, kesafetin galebe çalmasına yardımcı oluyorlar.
(…) Eğer siz de letafeti askıya alıp kabalığın aldatıcı rahatlığına kapıldıysanız kabalık sizi benim yaptığımın malûmu ilâmdan öte bir şey olmadığı fikrine götürür. (…) Malûmu ilâm ettiğim filân yok. Bilâkis, bu hükmü kimi cahilleri tenvir gayesiyle ikrar ediyorum. (…)
(…) Biraz dikkatle bakınca kabalık sırıtıyor. Çünkü katı gerçeklere boyun eğenler bulanıklıktan haklılık elde etmeğe çalışıyorlar. Böyledir, insanların çoğu letafetin tesirinden kaçınmağı menfaatlerine uygun sayar. (…) Lâtif yaklaşımla öğrenilebilir ki, bir erkek ve bir dişi Allah’ın yaratması hesap dışı tutulduğunda hiçbir şeydir. (…) Çağlar boyu toplum hayatının an be an devam ettirilişi ancak o ânın atlatılmasına yarayacak bir uzlaşma sayesinde imkân dâhiline girdi.
Ne zaman mezkûr uzlaşma şerefli davranışla geriletilemez oldu, işte o zaman Allah biz insanlar letafeti hatırlayalım diye ya bir nebi, ya bir resul gönderdi. Bu sebeple Allah’ın yaratması yaratılmışlığın insan canibinden okunmasını işaret eder. (…) Kabalığa düşmekten imtina eder, letafete ne kadar yakın durursak hayatımızın resmin tahkiyesine dönüştükçe hayatımız olduğunu görürüz. (…) Roman kentsoylu hayatına denk düşen bir edebiyat türüdür. (…) Kemiyet ve keyfiyetiyle tatminkâr romanlar yazdı Balzac. Onun romanları olmasaydı Batı Medeniyetinin meşrebini keşfe kimsenin gücü yetmeyecekti.“
http://www.istiklalmarsidernegi.org.tr/Yazi.aspx?YID=1567&KID=76
No Comments