“Şairin gündemi şairin kalbinden ibarettir.”
İsmet Özel’in İstiklâl Marşı Derneği internet portali İsmet Özel Köşesi’nde ALIN TERİ GÖZ NURU üst-başlığı altında ŞİİRE AÇILAN YOL: UFKUN ÖTESİ başlıklı, 2 Şaban 1444 (22 Şubat 2023) tarihli yazısının (istiklalmarsidernegi.org.tr/IsmetOzel?ld=162&Katld=7) birkaç yerinden yapacağım alıntılamalar (bunlardan ilki o yazının ikinci paragrafının üçüncü cümlesi olarak bu yazının başlığını teşkil ediyor) oluşturacak bu yazıyı.
“(…) Alman öğrenciler okutulan felsefe tarihinin zihni çarpıttığı fikrindeydiler. Ben böyle bir fikrin varlığını onlardan öğrendim. Öğrenmekle kalmadım dünyanın her yerinde kimin neyi ne uğruna bileceğini tespit hususunda kafa yoranların ‘zihin çerçeveleri’ bahsini gündemime aldım.
Bir şairin gündeminden kime ne? Bu sual yanına şiirin ömrünü tüketip tüketmediği sualini de alınca şiir hakkında (öz biçim tartışması da dahil olmak üzere) her şey sorulmuş olur. (alıntı olarak başlığı teşkil eden cümlenin yeri burası) Kısacık ömrünü şiir yazmağa adamış birinin kalbini ne tarafa çevirdiği ihmal edilemez ehemmiyettedir. (…) Modern çağda her dilin edebiyatı içinde şiirin ölüp ölmediği tartşılagelmiştir. Altından kalkılması gereken mesele kalmadığı zaman şiirin öldüğü farz edilir ve bu ölüm ancak şiirde fark edilir. (…) Gerçekte itiraf edilen Batı Medeniyetinin sona erdiği idi. Kurtuluşu Dante’ye dönüşte arayan Ezra Pound kırk yılını ‘Cantos’ yazmağa hasretti. Sona erişe T.S. Eliot’un atfettiği anlam daha yaralayıcı idi. O gelişmiş ülkeleri ‘Waste Land’ diye adlandırmıştı. Tercümesi ‘Çorak Ülke’ ibaresiyle karşılanmak istendi. ‘Kısır Ülke’ demek belki daha isabetli olurdu.
Ticaret yollarının Türkler tarafından denetim altına alınışı Avrupalıları büyük keşiflere mecbur bıraktı. 1492 Hristiyan yılında Amerika kıtası keşfedildi. Yeni kıtaya ilk ayak basan adam yeni bulduğu topraklara dört sefer yaptı. Öldüğünde yeni bir kıta keşfettiğinden haberi yoktu. Onun bilmediğini dünya da bilmiyordu. (…) Geldiği yere atfen Türkler keşfedilen topraklardan getirilen kümes hayvanına ‘hindî’ dedi. (…) Mesele şiire açılan yolun genişlemesiydi. Hangi şiire? Hans Reichenbach’a göre bilim ( bilhassa kuantum fiziği) öyle bir mesafe kat etmişti ki, Platon’un yazdıklarına ancak şiir denebilirdi. (…) Avrupalılar vicdanları sıkıştırdıkları şeye şiir diyorlardı. (…) Avrupa işlediği suçlara ‘medeniyet’ adını takmıştı.
(…) Avrupa’nın insanlığa mirası ancak ufkun ötesi olabilirdi. Ufkun ötesinde ne vardı? Ufkun ötesinde yatan şeyin mesuliyet olduğunu bilmeyen Avrupa ve Avrupalı idi. (…) 1915 Hristiyan yılında İngiliz ve Fransız donanması Çanakkale boğazına dalarak çözümlerini dünyaya takdim edeceklerdi. (…) Çanakkale zaferi İstiklâl Harbi’ni başlatan vakıadır. Hepsi bu kadar. (…) ‘Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker’ / ‘Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer’ mısralarını yazmış şairi şair saymamak yüz sene boyunca Türk edebiyatının şiarı oldu. (…)
Ufkun ötesindeki sorumluluğa sahip çıkmadan insan sırasına girmemiz imkânsızdır. Sıraya girmenin saf tutmaktan başka bir anlamı olacağını akla getirmeyelim. Türkler yaptıkları İslâm düşmanlığının yedeğinde mi saf tutacak ? ”
No Comments