“Sayısal bir gelecek mi, sözel bir gelecek mi?”

 

Yıllardır yazılarını okuduğum ve hâlen gazete yazıları arasında çok az sayıda yazılarını izler durumda olduğum yazarlardan biri olan Gökhan Özcan‘ın Yeni Şafak’ta bugün çıkan “Sayısal hayat” başlıklı yazısının birkaç yerinden yapacağım alıntılamalar bu yazıyı oluşturacak.

” Yetişme dönemindeki nesillerin önlerine, henüz muhakeme yetilerinin tam olarak yetkinleşmediği çok erken yaşlarında çok temel bir tercih zorunluluğu, çok ağır bir ikilem koyuyoruz: Sayısal bir gelecek mi, sözel bir gelecek mi? Aslında pek de ikilem denemez buna; terazinin sayısal kefesi; kamusal kanaatin kesin biçimde o yönde oluşuyla açık ara ağır çeker halde bulunuyor. (…) En büyük zorluğuysa arada kalanlar yaşıyor; bu kritik seçim onlar için dramatik sonuçları da olabilecek tehlikeli bir kumar!

(…) Koskoca bir eğitim sistemine temel kıldığımız bu kategorik dayatma, hayatın gerçekliği bakımından hiçbir anlam ifade etmiyor çünkü. Hayat sadece sayısal kabiliyetlerle ilerlemiyor çünkü, belki ondan daha çok sözel niteliklere sahip olmayı gerektiriyor. Sözel aklın hassasiyetlerini göz ardı ederek oluşturulmuş kalkınma modellemelerinin, kârlılık hesaplarının, güç denklemlerinin bugün dünyayı getirdiği yer ortada.

(…) Bunu uzun zamandır yapıyoruz ve artık yeni nesillerde bunun yol açtığı zihinsel tahribat rahatlıkla gözlenebiliyor.

(…) Belleği idrakin önüne koyan, ezberi analitik düşünceden daha önemli gören acayip bir zihniyetle hareket ediyoruz yıllardır. Üstelik bu bariz yanlışı tartışmaya bile açmıyor, üstüne tereddüt gölgesi bile düşürmüyoruz.

(…) Aslında bu testler, öncelikle, bir sınıfta hocanın zaten zeki olarak belirlediği çocukları seçmek üzere standartlaştırılmıştır. IQ testleri, eğitim kurumlarının toplumsal önyargılarına nesnellik ve ‘bilimsellik’ görüntüsü veren araçlardır” diyor ‘İdeoloji Olarak Biyoloji’ kitabında R. C. Lewontin.

Garip olan, elbirliğiyle hayata geçirilen bu fecaatin bugün artık gizlenemez hale gelen olumsuz sonuçlarından hiç kimsenin üstüne bir suç payı almıyor oluşu… (…)

(…)

Hayatlarından hoyratça, insafsızca, acımasızca söküp aldığımız şeye, şeylere sahip olamadıkları için bu gencecik dimağları suçlamak, herhalde en çok asılsız bir dünyanın hakkaniyetsiz yetişkinlerine yakışırdı. “

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked