Şerif Mardin hakkında M. Şükrü Hanioğlu’nun sıra dışı ve düşündürücü yazısından…
Kısa bir süre önce vefat eden, değerli akademisyenlerimiz ve entelektüellerimiz arasında bulunan Şerif Mardin hakkında sıra dışı ve önemli bir yazıyı, M. Şükrü Hanioğlu‘nun “Derinlik”in faturasını ödemek: Şerif Mardin başlıklı yazısını okudum bugün. Bu yazının birkaç yerinden yorum yapmayı gerektirmeyecek alıntılar yaparsam, yazının önemine dikkat çekmiş olacağımı sanıyorum.
“(…) Mekanik olmayanı kavrayamayan, seviyesini aşanı ezberindeki klişelere indirgeyerek “yargılayan,” Gresham kanununun her alanda işleyerek “kötünün iyiyi piyasadan kovduğu” bir toplumda merhum Mardin’in yaşamı boyunca “derinlik” faturası ödemiş olması şaşırtıcı değildir.
Mardin, Amerikan eğitim sisteminin de etkisiyle, disiplinlerarası yaklaşımı benimsemiş ve toplumunun değişik cephelerini bu çerçevede analiz ederek önemli katkılar sunmuş bir bilim insanıydı. (…)“
“(…) Tanzimat’tan “İkinci Meşrutiyet”e uzanan zaman dilimini birincil kaynakları değerlendirerek incelemiş olması, Mardin’e meseleleri “uzun süreçler” içinde tahlil edebilme imkânı sunmuştur. (…)“
“(…) Tarihî bağlamları kavrama Mardin’e bunun yanı sıra resmî ideolojinin temel tezlerindeki ciddî zaafları da görebilme imkânı sağlıyordu. (…)“
“(…) Bir anlamda Mardin’in yaptığı “görünür gerçeklikler”in nedenlerini derinlikli analizler çerçevesinde tahlil etmekti. Ama “dindarlıkla modernliğin bağdaşamayacağını” savunan, “din-bilim çatışması” temelli ideolojisini yüksek felsefe ürünü bir “Aydınlanma reçetesi” olarak kutsayan “resmî Türkiye” için bunlar “kabûlü mümkün olmayan” tespitlerdi. (…)“
“(…) Diğer bir ifadeyle, Mardin ideolojik bir dürtü ile yola çıkmamasına karşılık bir “ideolojik persona non grata” haline getirilmiştir. Mardin’i resmî ideolojinin kutsandığı “bilimcilik tapınağı” haline getirdikleri “akademi”lerine lâyık görmeyenler, ona gerçekte soyunmadığı bir “rol,” uğruna savaşmadığı bir “misyon” ve gururlanmadığı bir “kahramanlık” bahşetmişlerdir.“
“(…) Resmî ideolojinin yanı sıra “Türkiye solu”nun da fikrî sığlığını vurgulaması, Mardin’i de Cumhuriyet sonrasının en önemli tarihçisi Barkan ve düşünce tarihi araştırmacılığımızın zirve noktalarından Ülgener gibi seviyesi düşük eleştiri oklarının hedefi haline getirmiştir. Ancak Mardin örneğinde “derinlik”in “kutsal yakın geçmiş” ve “güncel”i anlamayı hedeflemesi nedeniyle ek bir “tehlike” arz ettiği düşünülmüştür. (…)“
http://www.sabah.com.tr/yazarlar/hanioglu/2017/09/17/derinlikin-faturasini-odemek-serif-mardin
No Comments