“Şiir : Edebiyatın içinde görülmeli ama edebiyattan bağımsız değerlendirilmeli.”
İsmet Özel‘in İstiklal Marşı Derneği internet portalinde “Pergelin Yazmaz Sivri Ucu” üst-başlığı altında çıkan, 12 Rebiül ahir 1442(27 Kasım 2020) tarihli ve “Şiirin Devamı Yok” başlıklı yazının birkaç yerinden yapacağım alıntılamalar oluşturacak bu yazıyı. Değerli, düşündürücü ve seçkin gördüğüm yazıları alıntılamalarla tanıtma, onlardan haberdar etme amaçlı bu yazılar böylesi yazılara ilgi duyanları.
“Söz sanatlarının hayrete değer tatbiki bir metni şiir haline getirmez. Buna mukabil şiir söz sanatlarının en çetrefillisine yataklık edebilir. Bu yüzden şiiri edebiyatın içinde görmek ve fakat edebiyattan bağımsız değerlendirmek durumundayız. (…) Şiir insan varlığımızın bir şaka olmadığını gösterdiği kadar edebiyatın içindedir. Edebiyatın içinde Kur’an surelerini yanlışsız ve hiçbir bakımdan mübalağa etmeden okumak da yer tutar. (…)
Edebiyatın dışında bırakamayacağımız şiir nasıl oluyor da edebiyattan bağımsız telâkki ediliyor? Şiir edebiyata bağımlılığı esas almışsa edebiyat olaylarının dalgalanmasından başını alamaz. Nedir bir edebiyat olayı? 1928 yılında Türkçe yayınlanan her şey kanun gereği Latin alfabesiyle gün yüzüne çıkabildi. Türkçe yazmanın yasak sayılması tepeden tırnağa bir edebiyat olayıydı. Değil miydi? (…) Türk olup da giyimiyle dikkat çeken biri bir Avrupa milletini akla getirecektir. (…)
Bir fikrin tamamlanmış halini arz etmez şiir. Her hangi bir fikre dair yeni bir fikri de açık etmez. Zenginlere ve/veya yoksullara el sallamaz, kol sallamaz, mendil sallamaz. Ne hoş geldin der gelene ve ne de gidene güle güle. Çok istenmişse de şiirin bu dünya ile mülkiyet bağı kurulamamıştır. Şiir açarsa kendini ölüm sonrasından hayır umanlara açar. (…) Şiiri sevmek kendini tersliğe hazır kılmağa bakar. Suyumuza gitmeyen dik kafalı bir vakıa olarak çıkar şiir karşımıza.
(…) Ancak şiirde dünya hayatında hasretine yandığımız tamamlanmışlığı bulursak buluruz. (…) Niçin şiir ve tamamlanmışlık birbirine bu kadar yakın durur? Yarılma, çatlak dilin içindedir. Çünkü dünyada söylenen şeyle ifade edilmesine yol açılan şey aynı değildir. Şiir dilin çatlağını ispat edilemez bir usulde giderir. Her içten şiir okurunun tasavvur dünyası istiklal sahibidir. (…)
(…) Hangi iklimde yaşarsa yaşasın, hangi dili konuşursa konuşsun yeryüzü ahalisi mutlaka iki ayağı üzerinde yürüyor ve telâffuz edilebilen bir dili, o dilde konuşuyordur. Burada dikkatimizi çekmesi gereken husus hem bir bebeğin doğduktan bir sene sonra yürümesinin, hem de beş yılın sonunda konuşmasının insana, insan emeğine bırakılmış olmasıdır. (…) Şimdiye kadar dünyada bir kültürel ortam varmış gibi şiirden bahsettim. Bunun sebebi işlerini hal yoluna koyanların bunu yürümeden ve konuşmadan başaramayışlarıdır. (…)
Şiiri edebiyat tarihinden uzak tutuşumuzun sebebi beşer veya insan olarak bu iki işin hakkından gelirken uğradığımız şartlanmaları aşamayışımızdır. (…) Pergelin yazmaz sivri ucunun bütün sanatçılara; ama bilhassa şairlere battığını hatırlamamız imkânsız. Neredeydik ve hangi zamanı idrak ediyorduk? Bunları bilsek bile açığa çıkaramazdık. Çünkü bir insanın derinliği ölçülebilir gibi değildir. (…)“
http://istiklalmarsidernegi.org.tr/Yazi.aspx?YID=1857&KID=79
No Comments