Son aylarda, haftalarda, günlerde çıkmış önemsediğim yazılardan birer alıntı

 

“(…) Ancak Osmanlı ve Batı toplumlarında ‘ırk’ın eski anlamlarında da istimâli sürmüştür. Örneğin, Türbedâr Ahmed Amiş Efendi, gençliğinde Yanık Selvi (Sevlievo) Bektaşî dergâhına giderek Sadık Efendi’ye intisab etmek istediğinde kendisine ‘oğlum daha gençsin, vaktin gelince ırkı temiz birisi gelib seni bulunduğun yerde irşâd eder’ cevabı verilmiştir.(…)” (M. Şükrü Hanioğlu, “İstiklâl Marşı’nı okuyarak ırkçılık mı yapıyoruz?” başlıklı yazısından, Sabah, 11 Kasım 2018)

“Verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı! Kime veriliyor bu talimat? Hitap edilen ben miyim? Türk olmamızı Türk vatanına sahip çıkmamızla etle tırnak durumuna getiren İstiklâl Marşı’dır ve başka hiçbir metin değildir. İstiklâl Marşı dünyaları almaktan bahsediyor, çünkü Türk’ün tarih sahnesine çıkışını resmetmek icap ettiğinde bunu yapan ancak dünyaları almak ifadesine müracaat ile yapabilir. (…)” (İsmet Özel, İstiklâl Marşı Derneği internet sitesinde “Tersinden Edebiyat Tarihi” üst başlıklı yazı dizisinde “Mukaddeme 15″ Başlıklı ve 18 Ocak 2019 tarihli yazısından)

” (…) Anlamların yanı sıra insanları da tüketiyoruz. Dün iyi dediğimize bugün tam tersini söyleyebiliyoruz. Milletin ve memleketin kaderine olumlu tesir edebilecek nice kıymetli isim pasif hale getirildi. Bir örnek: Cumhuriyet tarihinde ilk defa bir diyanet işleri reisi halkımızın gönlünde karşılık buldu. Şimdi nerede? Ayrıca bildiğimiz ama yazmak istemediğimiz birçok başka şahsiyet. (…)” (İbrahim Tenekeci, “Maalesef” başlıklı yazısından, Yeni Şafak, 26 Ocak 2019)

“(…) Herkesin birbirine benzediği şu hayatta, her şeyin dışında kalmak ve kendine benzemek sadece ayırmıyor onları kalabalıklardan; tedirgin de ediyor bizim gibi her şeyi herkesle aynı biçimde yaşayanları. Kendi olmaya dair bütün ihtimallere yüz çevirmiş kalabalıklar için, acı çekmeyi, bedel ödemeyi, yalnız, yapayalnız kalmayı göze alarak kendini kör döngünün dışında tutanlar, yani başka bir ihtimalin peşinden gidenler çok tehlikeli çünkü.(…)” (Gökhan Özcan, “Başka bir ihtimal” başlıklı yazısından, Yeni Şafak, 24 Ocak 2019)

“(…) ‘Çocuklara kıymayın efendiler’ demişti bir ses. İlave olarak düşünün bakalım; hâlâ okulun her tatil oluşunda, bunu çığlık atarak kutlayan çocuklar ne demek istiyor olabilir.
Tamam tamam; karne mühim, asık suratlar mühim, durmadan ilerlemek mühim, bir şeyler biriktirmek, evler arabalar mühim. Şey, çocuk da mühim, çocukluk da mühim. Biliyorsunuz bir defa oluyor! Çocukluk geçerken çocuğa yaptıklarınız ve yapmadıklarınız kalıyor. Belki biraz büyüyor da o şeyler.
İyi teneffüsler çocuklar.” (Mevlana İdris, “Anne bak karnem” başlıklı yazısından, Karar, 19.01.2019)

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked