“Şiiri tanımakla kalmadım. Kendimi de şiire tanıttım.”

 
İsmet Özel’in İstiklâl Marşı Derneği internet portali İsmet Özel Köşesi’nde ‘ALIN TERİ GÖZ NURU’üst-başlığı altında ‘İP FIRLATILMIŞ; AMA NEDENSE TUTULMAMIŞ’ başlığıyla çıkan 26 Muharrem 1444 (24 Ağustos 2022)tarihli yazısının(http://www.istiklalmarsidernegi.org.tr/lsmet Ozel?ld=135&Katld=7) birkaç yerinden yapacağım alıntılamalardan (ilk alıntı da o yazının ikinci paragrafının sonuna doğru ard arda iki kısa cümle olarak başlığı teşkil ediyor) oluşacak bu yazı. İsmet Özel Robert Frost gibi şiirin tercümede kaybolan şey olduğuna inanıyor. Bu inanç ona ‘isterseniz’ dedirterek T.S.Eliot’un Four Quartets kitabının ikinci şiiri East Coker’in başındaki ibareyi (in my beginning is my end) Türkçeye ‘Sonum başlangıcımda saklıdır’ diye tercüme edebileceğimizi dile getirmiş.(…) ‘Bütün insanlar şaşırtılmaktan hem korku hem de zevk duyar.’ diyor.

“İnsan bedeni ne bitkilerin gövdesine benzer, ne de bir canlının vücuduna. Diğer yaratıklardan kendini hayal edebilen bir yaratık olmakla ayrılır insan. İnsanın kendini görmesi için aynaya ihtiyacı yoktur. Âlemlerle ilişkisini ömrü boyunca sual ederek ve maruz kaldığı suallere cevap yetiştirerek kurar. Sorulan suallerde ve temin edilen cevaplarda isabet kaydedilmiş midir? (…) Tereddüt giderilmiş midir? Hayır, ama gün gelip tereddüdün giderileceğine inananlar vardır. (…) Selâmeti mantıktan ve gramerden uzak durmakta arayan şiirle miladın 1962nci yılında tanıştım. Gerçek bir tanışmaydı bu. Şiiri tanımakla kalmadım. Kendimi de şiire tanıttım. Dünya ölçüsünde şiirin tanımayı reddetmeyeceği bir tavra sahip çıkmıştım. Edip Cansever’in ‘Partizan’yerine ‘Haziran’ da desen olurdu hükmüne varmasına sebep olan da, Memet Fuat’ı ‘Partizanlığı şiirini yemiyor’ hükmüne sürükleyen de aynı.

Şiiri ikame edilemez metinlerden sayarak yazdım. (…) Çocukluğumun geçtiği evde Necmettin Halil Onan’ın birinci hamur kâğıda basılmış ve hem başlangıç, hem de bitiş sayfaları kopmuş izahlı Divan Şiiri Antolojisi vardı. Yıllar yılı bu kitap elimden düşmedi. (…)

(…) ‘Garip’ şiirine öncülük eden Orhan Veli 36 yaşında ölmeseydi şiirde hangi marifetleri gösterecekti? (…) Edebiyat sahasında görüş bildirmede bir tuhaflık var. (…) Âşık edebiyatı Türk toplumuna Gaza Beylikleri devrinden tevarüs etmiş bir şeydi. Bir neydi? Karacaoğlan’ı Âşık Veysel’le aynı kategoriye yerleştirmekten başka çare bulamamış anlayış bu suale bir cevap bulamayacaktır.

Türklükle Müslümanlığı birbirinden ayıran, ayırmak şöyle dursun birbirinin düşmanı ilân eden anlayış Türk vatanına müteallik hiçbir suale hiçbir cevap bulamayacaktır. Oysa sarahaten bilinmelidir ki, yerküre de Batılılaşmanın bir aşamasından sonra Türkçe denilerek telaffuz edilen dil Kur’an hafızlarının ve muhaddislerin himayesinde temayüz etmiştir. (…)”

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked