“Suâl de ilimden kopar, cevâb da”

 

Fusûsu’l-Hikem Tercüme ve Şerhi-lll’den (müellifi: Muhyiddin İbnu’l Arabî; Tercüme ve Şerh: Ahmed Avni Konuk; Hazırlayanlar: Prof. Dr. Mustafa Tahralı– Dr. Selçuk Eraydın, M.Ü. İFAV Yayınları Altıncı Baskı, 2017) yapacağım alıntılamalar (bunlardan ilki s. 46’dan Mesnevî‘den bir tercüme olup bu yazının başlığını alıntı olarak teşkil ediyor) oluşturacak bu yazıyı.

“Ârif-billâh’ın ma’rifeti ne kadar âlî (yüce) olursa, himmetle tasarrufu da o nisbette nâkıs (noksan) olur.”

“(Kalem, 68/42) âyet-i kerîmesi âhirette dahi teklif ve teşrî’ (şerîata dair emirler) olduğuna delildir. Çünkü teklif yeri dünya idi. Hak Teâlâ dünyaya şerîat gönderdi; amel eden etti, etmeyen de etmedi. Artık bundan sonra adaletin ikâmesi (yerine gelmesi) için muhâkeme ve karşılık gerekir. Şûrâ, 42/7 kerîm âyeti gereğince halkın ikiye bölünmesi gerekir; bu ise adaletin yerine gelmesi olmadıkça mümkün değildir. Dolayısıyla anılan sınıflar için teklif ve teşrî’ lâzımdır. Tâ ki bunlardan hangilerinin hangi topluluğa katılacağı sâbit olsun; ve Adl (Adalet) ismi ile Hakem isminin eseri belirsin. (…)

“Küfre (inkâra) razı olmak küfürdür” anlamındaki hadîs-i şerîf ile, “Her kim benim kazâma razı olmaz ve belâma sabr etmez ise, benden başka bir Rab arasın! ” anlamındaki kudsî hadîs arasındaki aykırılığın uygun kılınması beyânındadır Mesnevî’den, tercüme: “Dün sâil (soran) bana sordu; çünkü o maceraya, bahis ve cidâle (tartışmaya) âşık idi; dedi ki: Küfre rıza küfürdür nüktesini, bu hadîs-i şerîfi Peygamber (a.s.) buyurdu, oysa onun kelâmı mihr (güneş) ve hüccettir (delil). Yine o Peygamber buyurdu ki: “Her kazâya muhakkak Müslüman için rızâ lâzımdır, rızâ!.. Küfr ve nifâk Hak kazâsı değil midir? Oysa buna razı olursam şikâk (uzlaşmazlık) olur; ve eğer olmazsam o da ziyandır. O halde arada çare ne olur? Açıklama: Bu iki hadis hakkında gelen soru budur ki: kelâmî akâid gereğince kulların eylem ve edimlerinin hepsi Hakk’ın iradesi ve kazâsıdır. Dolayısıyla küfür dahi O’nun kazası olur. Oysa kudsî hadisin anlamına göre kazâya rıza vâcibdir. Nebevî Hadîse göre de küfre rıza küfürdür. Eğer kul Hak kazâsı olan küfür ve nifaka râzı olursa, kâfir olur; ve eğer razı olmazsa, vâcibi terk etmiş olur. Mesnevi (tercüme:) “O sual edene dedim: Bu küfür kaza olunan yani makzîdir, kazâ değildir; bu küfrün kazâ eserleri olması doğrudur.” Şerh: “Küfre rıza küfürdür” hadîs-i şerîfindeki küfür, mef’ul ismi sigasıyla kaza olunandır ve kazâ eserlerindendir; yoksa kaza hakikati değildir. Cenâb-ı Şeyh-i ekber (r.a.) bu fassın başında şöyle buyurmuştu: “Kaza, Allah’ın şeylerde hükmüdür; ve Allah’ın eşyâda hükmü, Allah’ın eşyâya ve eşyâda olan ilminin haddi üzerinedir. Allah’ın eşyâda ilmî de, malümât nefislerinde ne hâl üzere sâbit idiyseler, o malûmâtın Hakk’a verdikleri şeyin haddi üzerinedir. (…)”

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked