Hayrettin Karaman Posts

Bir bilimcinin sanki entelektüel tarihte bir ilkmiş gibi din ve Allah hakkındaki şımarık, iddiacı ve inkârcı tavrı

 

Hayrettin Karaman’ın “Bilim ve Din” başlıklı yazısını (Yeni Şafak, 09.12.2018) okurken, onun isim vermeden dine bakışı üzerinde durduğu ve bu konuda kendince kesin sonuçlara varmış gibi iddialı bir tavırda görünmesinin kendisine çocukça geldiğini belirttiği kişinin kim olduğunu hemen anladım. Yalnız Hayrettin hocanın “çocukça” nitelemesine katılmıyorum. Çocuklara haksızlık olur böylesi bir benzetme. Çocuklar sâftırlar. Hocanın hakkında yazdığı kişi sâf olabilir mi? O da elbette çocukken ve belki belli bir dönemine kadar sâftı, ama sonradan cüz’î aklının rehberliğinde bu duruma kadar gelmiş olmalı.

İki ilahiyatçı akademisyenin aynı gazetedeki yazıları üzerine…

 

Mahmud Erol Kılıç, “Din adamı vardır” başlıklı geniş sayılmayacak yazısında (Yeni Şafak, 20.08.2017), Hayrettin Karaman‘ın “Uyuyan din adamı ve zamanın ruhu” başlıklı yazısında (Yeni Şafak, 17.08.2017) belirttiği ” İslâm’da din adamı yoktur” hükmüne veya tesbitine (bu görüşte olan başka ilahiyatçılar da olduğunu ifade ederek) katılmadığını, (kendisiyle aynı fikir ve kanaatte olanların da bulunduğunu belirtir biçimde) açıkladı.

Hayrettin Karaman hoca ne diyor?

 

İslâm dini ile ilgili bir bilim adamı olarak ülkemizde adı en fazla duyulmuş (tanınmış) kişilerden biri olan Prof. Dr. Hayrettin Karaman, “Tarikat tuzağı” başlıklı yazısıyla başlayan bir yazı serisini sürdürüyor. Bu seriden ikinci yazısının başlığı “Şeyh mi âlim mi?” idi. Dünkü üçüncü yazısının başlığı da şöyle: “Kulun varlığı ve ibadeti”.

Değerli bir bilim adamı bildiğim bir yazara yakıştıramadığım bir ifade

 

Yeni Şafak yazarlarından, ismi merhum Prof. Dr. Bekir Topaloğlu ile birlikte 70’li yıllardan bu yana dinî kitaplarından dolayı yaygın olarak bilinen Prof. Dr. Hayrettin Karaman’ın bu günkü “Tarikat tuzağı” başlıklı yazısında (Yeni Şafak, 24.04.2016) yer alan şu cümlesinin ilk bölümünü yadırgadım ve kendisine yakıştıramadım ama değişik yönleriyle kendisini tanımam bakımından iyi oldu bu yanını da ortaya koyması.

Gazete yazısı deyip geçmeyin, işte o yazılardan ikisinden bazı alıntılar…

 

İstemem nakl-i cenâzemde çeleng-ü âhenk
Debdebeyle gidilir sâha değildir makber
Orası medhalidir bârigeh-i Mevlâ’nın
Kapısından içeri aczile girmek ister.