kibr Posts

Mustafa Kutlu’nun “Kalbin Sesi” kitabından ve bugünkü gazete yazısından alıntılar…

 

Mustafa Kutlu, güncel olarak kitaplarını ve yazılarını izlediğim nâdir yazarlar(ım)dan biri. Şu son yıllarda iyice azaldı yazılarını, kitaplarını merak ettiğim, okumaya can attığım yazarlar(ım). Onun için günümüzden izlemekte olduğum yazarlar nezdimde çok kıymetli. Daha çok okuduğum kitaplar 12.-13. ve izleyen yüzyıllarda telif edilmiş ve harf inkılâbından önce Türkçeye tercüme edilmiş, 1990’lı yıllarda da latinize olarak günümüz Türkçesiyle yayına hazırlanmış ve / veya yine o asırlara âit olan ve son 15-20 senedir doğrudan günümüz Türkçesine çevrilmekte olan eserlerdir.

Mustafa Kutlu’nun “Kalbin Sesi Bir Hicret Risalesi” adlı, Deneme türünde, Dergâh Yayınları’dan 2. Baskısı Haziran 2019’da çıkmış kitabının yedi yerinden alıntılar sunacağım.

“Hayatın manâsı Âmentü’ye inananlar için ne müphemdir, ne de muğlak. Yine de gün gelir hakikate giden yola barikatlar kurulur. Bu defa sorulan soru şudur: “Ne yapmalı?” Önce niyet edeceğiz, ardından kalbin sesine uyarak sonsuzluğa yöneleceğiz. Üç hakîmin hükmünde hata aranmaz: kalbin, kaderin, ölümün.” (“SUNUŞ” başlıklı bölümden, s.5)

“Hiçbir şey ‘boşuna’ yaratılmamıştır. Yaratıkların her birinin kendine göre bir kabiliyeti, özelliği bulunur, DNA ve genlere kadar. Şu an insanoğlunun bilebildiği her şeye kadar, ki bu ‘bilme ve seçme’ de yine Allah’ın takdiri iledir. Her saniye, her an bu böyledir. Sadece insan ne yaptığını-yapacağını bilir, Cenab-ı Hak ona ruh, nefis, kalb,irade ve akıl vermiştir. O eşref-i mahlukattır. Dünyaya gelişi bir imtihan sebebiyledir.” (s.12)

Meraklısının çok az olduğunu sandığım iyi yazıların ikisinden alıntılar

 

“İnsanlar sanki ikiye bölünmüş, bir kısım insan durmadan birilerini övüyor, diğer bir kısmı durmadan birilerini yeriyor. Ya da belki öyle değil; insanlar ikiye bölünmemiş tek kısım tekmili birden bazen birini övüyor, bazen yeriyor. Adeta birinci tekil şahsı olmayan bir dünya bu! (…) Ve burada, kibrini bile bayıldığı ve hiç hazzetmediği şeyler, kişiler, tezler üzerinden geliştiren, egosunu kendini hiç meselenin içine katmadan şişirebilen bir hava-cıva kalabalığı halinde oradan buraya, buradan şuraya akıp giderek yaşanıyor hayat.