Tasavvuf Metafiziği’nden alıntılar
Özgun ismi Miftâh-ı Gaybi’l-Cem Ve’l-Vücûd olan ve Türkçeye tercümesi Ekrem Demirli tarafından yapılan, İZ Yayıncılıktan çıkan (3.Baskı: 2009) SADREDDİN KONEVÎ’nin bu eserinden yapacağım bazı alıntılamalar oluşturacak bu yazıyı.
“Hak, kendisinde hiçbir ihtilaf ( kayıd) bulunmayan sırf Vücûddur (Varlık). O, mukâbilinde kesret (çokluk) düşünülemeyen ‘gerçek’ birlik ile ‘Vahid / Bir’dir.”
“Vücûd (Varlık) birdir ve kendisinden farklı oluşu itibariyle kendi dışındaki bir şey ile idrâk edilemez.”
“İhlas dahil, her şeyi görmekten soyutlanan kimse kurtuluşa ermiştir. “İşte bu Allah’ın fazlıdır, onu dilediğine verir, Allah büyük fazl sahibidir.” (Cuma, 4)
“Hak, kendisinde hiç bir ihtilaf (kayıt) bulunmayan Vücûd-ı mahz’dır / Mutlak Varlık. O, mukâbilinde kesret (çokluk) duşünülemeyen ‘gerçek‘ birlik ile ‘Vahid / Bir‘ dır.”
“Varlık bir olduğu için, çok oluşu itibariyle çokluk ile idrâk edilemez, aynı şekilde bunun tersi de doğrudur.”
“Hak’tan Hak ile değil de (:kendi aklıyla /Atpazarî) bahseden ve her çeşit teşbihi ondan nefyedip (dışlayıp), Hakk’ı kendi meşrep ve anlayışına hasreden (sınırlayan) kimse dilsiz, sagır ve inatçı bir câhildir.”
“Bu kısmın, yaratılış mertebesinde varlık önceliği; birliğinin / ahadiyet mertebesinde de Hakka tam yakınlığı vardır. Çünkü Rabbi ile kendisi arasında hiç bir vasıta yoktur. Bu mertebe, Kalem-i a’lâ’ya ve Melaike-i müheyyeme’ye ve bazı yönleriyle de Kâmiller ve ferdlere mahsustur. Diğer kısım ise, ‘mümkün‘ olmasına rağmen, varlığı sadece Mutlak Hak Varlığına değil, başka bir varlık durumuna bağlı olan kısımdır. Bu kısmın Hakk’a ilişkin olması sadece bir yönden veya bir nispet ile değildir, aksine bunlar iki farklı yon ve nispet ile Hakk’a ilişkin olurlar.”
“Her zuhûr ve hüküm ulûhiyet mertebesine dayanır. Her hangi bir varlığın dayandığı en uygun ve lâyık mertebe, hüküm yönünden kendisinde en baskın olan mertebedir.”
“Her ârifin bilgisinin konusu ve bilinebilecek şey, sadece Hakk’ın mertebesi, yani ulûhiyet ve onun birliği mertebesi olduğu için, Allah, istidat ve mertebe olarak yaratılmışların en kâmili olan Hz. Peygamber’e şöyle emretmiştir: ‘Allah’tan Başka ilah olmadıgını bil‘ (Muhammed, 19). Bu âyette, Hz. Peygamber ve ona tâbi olanların dikkatleri, bilinmesi ve elde edilmesi mümkün olan hususlara çekilmiştir. (…)”
No Comments