“Vasıfları öz olarak dörde indirme ve böyle sınırlama emri” üzerine bilgi

 

Muhyiddin İbn Arabî ‘nin (m.1165-1240) Tedbîrât-ı İlâhiyye adlı eserinin Tercüme ve Şerhinin (Ahmed Avni Konuk /m.1868-1938) Onüçüncü Bâb’ından yapacağım bazı alıntılar oluşturacak bu yazıyı(ilk alıntı da başlığı teşkil ediyor).

“Allah Teâlâ kıyamet gününü nitelediği vakit ‘Öyle ki melekler o göğün kenarları üzerindedir ve üstlerinde o gün Rabbinin arşını sekiz (melek) taşır.’ (Hâkka, 69/17) buyurmuştur. Ve ‘yevme izin’/ ‘o gün’ sözüyle ‘kıyâmet günü’ne işâret buyurur. (s. 308)

Şeyh-i Ekber (r.a.) Fütûhât-ı Mekkiyye adlı eserinin 37. Bâbının ikinci ve beşinci bölümünde “günümüzde arşı ayakta tutanların dört olduğuna ve kıyâmet günü sekiz olacağına” dâir ayrıntı ve izahlar verme lütfunda bulunmuştur. Onların buraya tercüme ve naklinin şerhi uzatacağı belirtilmiştir. (…) Burada unsur ‘tabiri’ hikmet ehlinin bahs ettikleri cisimlerin genel özellikleridir. Dolayısıyla fen erbâbının bu terime itirazları uygun değildir. Ve hiç şüphe yok ki, fen yönünden dahi sâbit olduğu üzere, gerek âlemin varlığı ve gerek Âdem’in varlığı bu dört rükün ve tabiat üzerine kâimdir. (Bkz. Fütûhât-ı Mekkiyye’nin birinci cildi başları) (s.308-309)

Vasıfların öz olarak dörde ayrılması ve böyle sınırlanması emriyle ilgili diğer sebebe gelince, senin mülküne ancak dört taraftan eksiklik/küsur gelmesiyle ilgili bir durumdur. Onlar da sağ, sol, arka ve ön taraflardır. Bu dört tarafı Hak Tealâ Kelâm-ı Mecîd’inde şöyle beyân buyurur: ‘(İblis) sonra onlara önlerinden ve arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım; sen de çoğunu şükredici bulamayacaksın.’ dedi.’ (A’râf, 7/17) (s. 310-311)

Bilinsin ki, İblis’in hükümrân ve mutasarrıf olduğu mertebe kesâfet ve unsurlar âlemidir. Ve cihât (cihetler) ile kayıdlanma bu âlemin gereğidir. Cihât ise altıdır: sağ, sol, arka ve ön, üst ve alt. Oysa âyet-i kerîmede İblis’ten naklen ancak dördü zikr olunmuş ve üst ile alt anılmadan geçilmiştir. Sebebi budur ki, alt seni kendisine davet eder, yani arz çekim gücüyle seni üzerinde tutar. (…) Ve arzın seni bu sûretle kendine daveti ve seni tutması tabii olarak senin hayatının devamını temin içindir. Dolayısıyla bu taraftan sana fesad ve eksiklik gelmez. Üst ise ilâhî tenzihin yol mahallidir. Zîrâ Hak Teâlâ senin üstünden güneş ışınlarını indirir. Ve böylece hastalık sebebi mikropları helâk eyler ve diğer faydaları verir. Yağmur yağdırır; seller vasıtasıyla arzda senin hayatına zarar veren fena maddeleri yok eder. Ve rüzgâr gönderir; hayatına zarar veren pis kokulu hevesi dağıtır. (…) Böyle olunca Kur’ân-ı Kerîm’de dört cihetin zikri, ancak sana bu cihetlerden halel ve fesâd geldiğine güçlü delildir. Bu da senin hayatında sana fiilen ve deneyerek sâbit ve ma’lûmdur.

O halde madem ki sana ancak bu dört yönden fesâd gelebiliyor, daha ileride anılacak olan dört öz vasıftan her birini bu dört yönden her biri üzerine tâbi olanları ve askerleriyle beraber belirle ki, varlık mülkünü korusunlar. (…) (s. 311)

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked