William Chittick’in Nakşu’l-Fusûs’undan…
Turan Koç çevirisiyle birkaç alıntı bu kitaptan: “Bir iz bulduğumda Senin Sıfatlarından kendimde, / Allah korusun, benden daha büyük biri bulunmaz! / Ama kendime dönünce bakışlarım bir de, / İki dünyada da benden daha kötüsü kalmaz. ” “İnsan iki yüzlü bir aynadır. Bir yüzünde Rablik özellikleri, öteki yüzünde kulluğun kusurları yansır. Rablik özelliklerine bakacak olursan, o bütün varlıklardan büyüktür; ama kulluğun eksikliklerini göz önüne getirecek olursan o tüm yaratıklardan daha önemsiz, daha hakirdir.”
“İmdi, eğer buraya kadarki izahları anladıysan, sana insanla ne kastedildiğini açıklamış oldum. O’nun En Güzel İsimlerle ya da onlarla nitelenmiş bulunmakla elde ettiği görkem ve izzete ve bu isimlerin kendileri için mükemmel bir tecelli mahalli ve her şeyi kuşatıcı bir mazhar (zuhur yeri) olması için onu istemelerine bak. En Güzel İsimler’in onu talep etmesinden ve onun varlığına ihtiyaç duymalarından onun izzetini, yani görkem, ululuk ve şerefini anlarsın; zira aranan şeyin şeref ve izzeti, arayanın şeref ve izzetine göre olur; ve aynı şekilde onun özünde bir hiç olan varlığının tezahürünün onlarla, yani o İsimler sayesinde olmasından da onun ne kadar aşağılık (zillet) biri olduğunu anlarsın; zira yokluk yasalarına bağlı ya da bağımlı olmaktan ve varolmak için başkasına muhtaç bulunmaktan daha aşağılık bir şey yoktur. Anla artık!”
“Bundan, yani insanın batınî yönü bakımından bir rab olurken, zahirî yönü bakımından bir kul olduğunun anlaşıldığı makamdan, onun, yani insanın iki yüzü (suret) olan bir nüsha olduğu anlaşılır. Bu iki yüzün karşılığı ya da onlara denk gelen şeyler de şunlardır: insanın batınî cem’i, yani Hakk‘ın her şeyi kuşatıp kavrayıcılığı ile kucaklanmış olan sureti ve onun dış dağılma ve ayrışma durumu ile kuşatılıp kavranan âlem‘in sûreti. Ve bu iki sûret de Allah’ın insanı yarattığı iki elidir.”
Nedir insan? Her şeyi kuşatan berzah, Hak ile halkın sûreti vardır onda.
O, Hakk’ın Zatı ve dile gelmez Sıfatları İçinde olan özün özü bir nüsha.
Kudret âleminin incelikleriyle irtibatlıdır o, Melekût âleminin gerçekliklerini kendisinde barındırandır.
Batını vahdet denizine dalmış; Zâhiri kuru dudaklarıyla ayrılık sâhilinde.
Hakk’ın hiçbir Sıfatı yoktur ki Tezâhür etmemiş olsun onun zâtında.
Bilendir o, işiten ve görendir; Konuşandır, dileyen, diri ve güçlüdür.
Âlemin gerçeklikleri de ondadır, Her şey onda dürülüdür onda:
İster gökleri al ister unsurları, Yani madenleri, bitkileri, hayvanları;
Onda yazılmıştır iyinin de kötünün de sûreti, Şeytanın da hayvanın da davranışı onun hamurunda .
Eğer Hakk’ın Yüzü’nün aynası değilse o Melekler niçin secde etsindi ki ona?
İlâhî Cemâl’inbir cilvesidir o; Ne gelir elden, İblis bunu kavrayamamışsa?”
No Comments