“Yalnız felsefeyi değil, tarihi de hayretle başlatmamız imkân dâhilindedir.”

 

İsmet Özel‘in İstiklâl Marşı Derneği internet portali İsmet Özel Köşesi’nde “ALIN TERİ GÖZ NURU” üst-başlığı altında “YIKAN YOKSA YIKILAN DA YOKTUR” başlığıyla çıkan 25 Cemaziyelahir 1443 (28 Ocak 2022) tarihli yazısının ( http://www.istiklalmarsidernegi.org.tr/IsmetOzel?Id=107&KatId=7 ) birkaç yerinden yapacağım alıntılamalar (ilki de başlığı teşkil etti) oluşturacak bu yazıyı.

” Osmanlı Devleti’nin haritadan silinişini şu bakımdan hayret verici buluyoruz: Bu yönetim tarzı inkıraza uğramış bütün diğer devletlerden uzun bir ‘duraklama devri’ ile ayrılıyor. Batış dönemi diye bilinen çağda bile bağrında zengin paşalar barındıran devletin duraklama hem de uzun bir duraklama devri yaşamasının sebebi Batı Medeniyetinin Osmanlı’yı haritadan silme planlarını ‘şark meselesi’ yaftasıyla hem dondurmuş, hem de ertelemiş olmasıdır. (…) Büyük Savaş tarafların dört yılını aldı.

(Başlığı alıntı olarak teşkil eden cümlenin yeri yazıda burası idi.) (…)
Tarihin beni şahsım itibariyle içine düşürdüğü hayret en çok şimdiki halimi izaha yarıyor.  Bir insan, bir fert olarak kendi halim gerek mensup ve gerekse ait olduğum kavmin, milletin halini açıklıyor.  (…)

Çağlar boyunca bütün siyaset uygulamalarını bir al gülüm-ver gülüm alıştırması saymalıyız. Bir siyasi yapının yerini farklı bir yapıya bırakması iki şarta bağlıdır: Yürürlükteki idareci zümre toplumun hareketlerine şu veya bu sebeple ayak uyduramamaktadır. Sıkıntılara çare bulamayan yöneticilerin bizzat kendileri yönetilenlerin kaldıramayacağı bir yük şekline girmişlerdir. (…)

(…) Tarihin eğer sadece kavimlerin ve milletlerin tarihi olduğuna hak veriyorsak tarih gerçeğinin akıl erdirilebilir bir hikâyeye dayandırılması kaçınılmazdır. (…) Yararı dünyada geçirdiğimiz günlerin insan karakterini geliştirişinde aramalıyız.   

Dünya hayatının neye tekabül ettiği sualine cevap bulma işine başlayacaksak Türk tarihi ile insan karakteri arasındaki bağı merak ederek başlamalıyız. Türkler tam anlamıyla ‘Sünnî’ bir orta ümmet, Grekçe ifadesiyle hatadan arınmış bir kanaati üstte tutan yani Ortodoks bir toplum olmaları hasebiyle dikkatleri üzerlerine çekmişlerdir. Gayri-Müslim âlem çağlar boyu Müslüman demektense Türk demeği tercih etti.  (…)

Tezimiz yıkanın olmadığı yerde yıkılanın da olmayacağıdır. Avrupa’da sezaryenle zoru zoruna doğurtulan medeniyeti yıkmağa daha başından beri Türklerin niyetleri yoktu. Hiçbir dönemde Türklerin ötekisi Avrupa veya XV. Hıristiyan asrında baş gösteren Batı Medeniyeti olmamıştı. Avrupalılar mahremiyetlerini yok eden kadınlardan korktukları kadar (Türklerin arasında erkek sakalının bir adı da ‘gerdan fırçası’ idi) yağmacı Türklerden de korkar haldeydiler. Dolayısıyla Avrupa’nın ötekisi Türklerdi. (…) Zekâları yüzünden kolayca tuzağa düşürülen Osmanlı idarecileri hiçbir zaman şimdikiler gibi dangıl dungul adamlar olmadı.

Osmanlı paşaları İslâmî anlamda değil, Avrupaî anlamda zeki idiler. Bu yüzden Osmanlı paşalarını kendi devletlerinin Avrupa medeniyeti vasıtasıyla yıkılacağına ikna etmek zor olmadı. (…) Yani 1571 İnebahtı hezimeti sonrasında şaşkın bir yüksek tabakayla içli dışlı olma durumuna düşmüş bir Türk toplumu dünya sahnesindeki yerini terk etmeme inadıyla bizimledir.  (…)

Adalet kavramı hangi konuyu açıklığa kavuşturuyordu? Hürriyet, eşitlik, kardeşlik diyenler Türklerin tazminat ödemesini bekleyenlerdi. Türkler bir zamanlar kendi topraklarında ezelden beri hür insanlar olarak, eşit ve kardeşçe yaşamış olmalarını tazmin etmeliydiler. (…) Lozan bizi Sevr belâsından kurtardı mı? Eğer Lozan anlaşmasını bir kurtuluş belgesi sayıyorsak niçin NATO’ya can simidi gibi sarıldık? Halen NATO’nun Türk varlığıyla uzlaşmazlığını dile getirenlere mikrofon uzatılmıyor. (…)
Uzun sözün kısası: Türk’ün Türk’e yaptığını Türk olmayan hiçbir unsur yapmadı. ”

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked