Yâsîn Sûresi(36. Sûre), başından itibaren anlamlarıyla 16 âyet
Önce birkaç hadîs-i şerîf: “Ölülerinize Yâsîn okuyun.” “Şüphe yoktur ki her şeyin bir kalbi vardır. Kur’ânın kalbi de Yâsîndir. Kim Yâsîni okursa Cenâb-ı Hak ona on defa Kur’ân okumuş kadar sevab yazar.” Fakat bu hadîsin isnâdından mecâhîlden biri vardır. Dolayısıyla itimâda şayan değildir. Bu babda rivâyet edilen diğer birçok hadisler de böyledir. Bizce sahîh görülen hadîsler meâlen şunlardır: 1) “Kim geceleyin Yâsîn okursa yarlığanmış olarak sabaha girer. “Buhâri, Edeb: İbni Umer- Ebû Nuaym, Hılye: İbni Mes’ud r. anhüm”. 2) “Kim her gece Yasîn okumağa devam ederse şehid olarak ölür.” Taberânî: “Enes r.a.”. 3) “Kur’ân’ın kalbi Yâsîndir. Bir kimse Allah’ı ve âhiret yurdunu dileyerek okursa yarlığanır. Onu ölülerinize okuyun.” Neseî, Ebû Dâvud, İbni Mâce, İbni Hibban”. 3) “Medârik”. Yahud güzel nazmı ve bedî’ manâları ile muhkem olan “Celâleyn”. (4) Ki bu yol senden önceki peygamberlerin sâlik oldukları tevhîd ve hidâyet yoludur. “Beyzâvî, Celâleyn”. 5) Yahut iki âyetin tevhidiyle manâ: “Sen doğru bir yol üzere gönderilen peygamberlerdensin” “Beyzâvî”, “Râzî”nin muhtârı evvelki şeklidir. Karîne de bunu teyîd etmektedir. Zâten “Beyzâvî” de iki âyetin tevhidiyle verilen manâyı tercih edilen kavl olarak zikretmişdir. 6) (Bunun) hikmeti de (yakın) ataları azâb ile korkutulmamış, bu yüzden kendileri (yakın ataları) gaflet içinde kalan bir kavmi (onunla) (Kur’ân ile) “Celâleyn” korkutmandır. 7) Andolsun ki bunların çoğunun üzerine o söz (Azâb hakkındaki vaîd-i ilâhî “Celâleyn, Râzî, Ebüssuud, Haazin”) hak olmuştur. Artık bunlar îman etmezler. 8) Hakîkat, biz onların boyunlarına öyle lâleler geçirdik ki bunlar çenelerine kadar (dayandı). Şimdi onlar, kafaları ve burunları yukarı kaldırılmış haldedirler( Bu bir temsîldir ki murad onların îmana gelmeyeceklerini, îmana baş eğmeyeceklerini işarettir. “(Celâleyn). 9) Hem önlerinden bir sed ve arkalarından bir sed çekmişiz, onları sarmışızdır. Artık olar görmezler. (Bu da iman yolunun onlara kapandığına ikinci bir temsildir). 10. Ve kendilerini uyarsan da uyarmasan da onlarca hep birdir; iman etmezler.
11. Sen ancak Kur’ân’a uyan ve görmeden Rahmândan korkan kimseyi uyarırsın. İşte onu hem bir mağfiretle, hem de cömertçe verilecek bir mükâfatla müjdele.
12. Gerçekten ölüleri biz, ancak biz diriltiriz. (Âhirete ) gönderdikleri amellerini ve bıraktıkları eserleri biz yazarız. Zâten biz her şeyi açık bir kütükte (Levh-i Mahfuzda) zabdetmişizdir.
13. Onlara, o şehir halkının (Antakyalıların) hâlini misâl getir. Hani oraya ( İsa’nın gönderdiği ) elçiler gelmişti.
14. Hani onlara iki elçi göndermiştik de ikisini de yalanlamışlardı. Bunun üzerine biz de bir üçüncü ile (onları) takviye etmiştik. (Bu üç zât Antakyalılara), “Gerçekten biz size gönderilmiş elçileriz!” demişlerdi.
15. Onlar, “Siz bizim gibi insandan başka (birileri) değilsiniz. Rahmân hiçbir şey indirmemiştir. Siz sırf yalan söylüyorsunuz.” dediler.
16. Elçiler, “Rabbimiz biliyor ki, biz gerçekten size gönderilmiş elçileriz.” dediler.
No Comments