“Yitirilmiş Hikmeti Ararken” adlı kitaptan (müelllifi: İlhan Kutluer) bazı sözler/ifâdeler (2)

 

“(…) Kelâmcı doğru itikadın peşindedir. Mutasavvıf ise bilgi kavramıyla nur kavramını özdeşleştirerek marifet adını verdiği, nazarî-aklî verilerin ötesinde manevî aydınlanma süreçleriyle ulaşılmış bir hakikati esas alır. Manevî aydınlanma süreçleri, önce teorik akıldan değil pratik akıldan başlar; belli bir erdemlilik ve arınma düzeyini yakalamaya yönelir. Arınma insânî yetkinliği, insânî yetkinlik aşk merdiveniyle yücelişi ve sonuçta Sevgili’ye vuslatı getirir. (…)” (s.62)

“(…) Kur’ân’ın hitabına muhatap olmak mademki insanın akıl sahibi olmasıyla ilgilidir, eğer akıl sahibi olmasaydı yükümlülük de imkânsız olacaktı madem, insan nasıl genel olarak erdem peşinde olma gibi bir vazife üstlenmiş ise, hakikat peşinde olmak gibi bir vazifeyi de üstlenmiş olmaktadır. Kur’an durmaksızın insana akletme gücünü hatırlatmakta, onu entelektüel sorumluluğa çağırmakta ve bu yönde dikkat çekici teşviklerde bulunmaktadır. (…)” (s.68-69)

“(…) Eğer Kur’ân neden bahseder, bu kitabın konusu nedir diye sorarsak cevap üç varlık alanına indirgenebilecektir. Bunlar Allah, âlem ve insandır. Bu üç varlık alanının Kur’ân inmeden önce de ve tabii ki bu kitabın inişinden sonra da insanoğlunun medeniyet serüveni içinde entelektüel yöneliş alanları olduğu hususu izahtan varestedir. Bu hususu gözlemleyebilmek için mesela felsefe tarihinin daha ilk dönemlerine bakmak yeterli olacaktır. (…)” (s.69)

“(…) Kısacası Kur’ân konu, problem, yöntem ve amaç itibariyle entelektüel tazammunları olan, entelektüel yönelimli bir kitaptır. (s.69)

“(…) Ancak Allah, âlem ve insan şeklinde sıraladığımız varlık alanları bakımından kelâm ilminin Allah’ın varlığını, bir Tanrı’yı ispat çabasıyla merkezîleştirmesine karşılık, tasavvufun aynı şeyi bir Tanrı’ya vuslat idealiyle yaptığı görülmektedir. Bununla birlikte her ikisinin de bu üç varlık alanının birbiriyle ilişkisi üzerine esaslı tezleri olduğu hatırdan çıkarılmamalıdır. (…)” (s.73)

“(…) Mesela İbn Sînâ’yı kendi metinlerinden okuyan birisi, onun, Müslüman kimliğini temellerinden eden bir etkinlik içinde olduğu, felsefî düşüncelerinin İslâm’a aykırı bulunduğu gibi bir düşünceyi aklından bir an için olsun geçirmediği izlenimini hemen edinecektir.” (s.75)

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked