İbn Arabî Düşüncesine Giriş

 

Mahmud Erol Kılıç’ ın ŞEYH-İ EKBER İBN ARABÎ DÜŞÜNCESİNE GİRİŞ (1.Baskı: SUFİ Kasım 2009, Yayına Hazırlayan: Nedim Tan Editör: Zeynep Öztek ).

“(…) Bu tezin bir hususiyeti de Türkiye akademik sisteminde “Tasavvuf Bilim Dalı”nın kuruluşunu müteakip bu dalda yapılan ilk doktora olma şerefini taşımasıdır. (…) Hem düşüncede ve hem tarihte kuruluşların pîri olan Muhyiddin İbn Arabî üzerine yapılan bir tezle bu branşın açılış yapması ümit edilir ki müteakip açılışlara vesile olsun. (…). Özellikle dikey, enfüsî terminolojiyle yapılan bir ilim olan tasavvufun sırf kelâm anlatımı için, meselenin daha iyi anlaşılabilmesi amacıyla yatay, âfâkî terimler kullanmak zorunda kalındığı durumlarda bu daha da aşikâr bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Meselâ “Benim bu söylediklerim mantıkî bir sisteme tâbi değildir” diyen İbn Arabî’nin sisteminden bahsetmek, “Evliyâ ve enbiyânın yolu fikir ve nazarla. değildir” diyen İbn Arabî için onun fikirleri demek, “Feylesoflar aslında kendilerinde olmayan bir takım görüşleri başkalarından toplayarak değişik lâflar altında naklederler” diyen İbn Arabî için İslâm’ın kendi öz feylesofu tâbirini kullanmak, bazen ilm-i hakâyık (hakikatler ilmî) için metafizik kelimesini, varlık mertebeleri için ontoloji, keşf ve tecellî ile elde edilen maârif için epistemoloji, seyr-i sülûk için psikoloji tâbirlerini kullanmak hep meseleyi modern zihni oluşturan kavramlar aracılığıyla anlatabilmek ihtiyacından doğmaktadır. Özellikle, mesleğin yabancısı olmayan irfan sahibi okuyucunun bunları, mevcut anlayışın içini dolurduğu fikrî ve ideolojik manâlarından soyutlayarak adetâ sırf birer terim olarak görmesi halinde bu mahzuru hafifletebileceğini ümid ederim. Zâten böylesi iki dilli konuşma tarzı tasavvuf ehlinin pek de yabancısı olduğu bir uygulama olmasa gerektir. Hem şunu da unutmamak gerekir ki Hz. Şeyh de görüşlerini, çok büyük oranda içinde bulunduğu zaman diliminin ilmî muhitlerinde kabul edilmiş ve şöhret bulmuş kavramları kullanarak ifadelendir- mişti. En başta Vücûd terimi olmak üzere onun kullandığı birçok mefhum ilk defa kendisi tarafından icad olunuyor değildi. Ne var ki o, birçoğunun beşeriyet elinde oynana oynana kaymış semantik manâlarını bulup çıkardı ve bunlara yeni manâlar yükledi, yeni ruhlar üfledi. Zira ona göre sûretler, kalıplar ihtilaf eder ama manâ birdi.

Çalışmamızda başvurduğumuz eserlerin eğer ulaşabilmiş isek aslını kullanmayı tercih ettik; ancak aslına ulaşamadığımız durumlarda tercümelerden istifade yoluna gittik. Tabiatıyla en çok başvurduğumuz eser olan el-Fütûhat‘ın ise iki farklı nüshasını kullandık. Ardından (Thk.) rumuzunu koyduğumuz nüsha Dr. Osman Yahya tarafından hazırlanarak bugüne kadar 14 cildi çıkmış olan tahkikli Kahire neşridir. Bu rumuzun yer almadığı nüsha ise dört ciltlik Beyrut baskısıdır.

Mevzumuza geçmeden önce Hz. Şeyh’in yüksek rûhâniyetinden istimdat dilediğimizi ve kusurlarımızın da hoşgörüleceğini ümid ettiğimizi husûsan belirtmek isteriz. Yüce Allah onun sırrını takdîs, yolunu dâim ve himmetini de hâzır etsin.

Ayrıca bu çalışmamın başından itibaren göstermiş olduğu büyük sabır ve hoşgörüsüyle sahip olduğu engin bilgi- sinden istifade etmeme müsaade eden kıymetli hocam muhterem Prof.Dr. Mustafa Tahralı beyefendiye nihayetsiz minnettarlığımı ifade etmeyi bir borç telakki ederim. Çalışmam esnasında her zaman kendisinden büyük şefkat ve yakınlık gördüğüm fakat çok merak ettiği tezimin iki kapak arasına girmiş halini göremeden, misâl âleminde istirahat ettiği bir esnada ebedî istirahatgâh olan hakîkî aşk âlemine urûc eden, mazhar-ı serâpa-rahmet Yrd. Doç. Dr. Selçuk Eraydın beyefendiye Cenab-ı Allah’tan sonsuz rahmet niyaz ederim. Tasavvuf Bilim Dalındaki bu çalışmama yardımcı olan pek kıymetli hocalarım Prof. Dr. Hasan Kâmil Yılmaz ve Prof. Dr.İrfan Gündüz beyefendilere de en samimî şükranlarımı arz ederim. Yine muhterem hocam Prof. Dr. Bekir Karlığa beyefendiye de şükran borcumu edâ etmek isterim. Pek kıymetli arkadaşım Ali Pulcu beyefendinin de en samimî teşekkürlerimi kabul etmesini kendisinden dilerim.

                          Mahmud Erol KILIÇ                Kasım 1995

İstanbul

Müellif

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked