“Hüsnü zan mı, sui zan mı sorusunun cevabı âşikâr değil mi bizim için?”
Bu yazı Gökhan Özcan‘ın 14 Eylül 2023 tarihli Yeni Şafak gazetesi’nde çıkan “Yanlış anlama çağı” başlıklı yazısının birkaç yerinden yapacağım alıntılamalardan (bunlardan ilki de o yazının son bölümünden önceki cümle olup alıntı olarak bu yazının başlığını teşkil ediyor). oluşacak.
“Söylediğiniz bir şeyin doğru anlaşılma ihtimalinin yanlış anlaşılma ihtimalinden çok daha az olduğu bir devirde yaşıyoruz.”
“Herkes, ne dediğinize pek de dikkat kesilmeden kendi bildiği / istediği şeyi anlayıp geçiyor.”
“Söze başlamadan önce iyi düşünmeli, söyleyeceklerinizi iyi tartmalısınız. Dümdüz söylemek en mantıklısı, sözü daha derinliğine, daha muhtevalı söylemek için fazladan bir gayret içine girmek yanlış anlaşılma riskinize tavan yaptıracaktır, haberiniz olsun!”
“Eskiden ‘dilin kemiği yok’ diye izah ediyorduk bazı şeyleri, klavyeler dillere rahmet okutuyor.”
“Herkes herkesi saniyesinde harcayabiliyor; orada mı, değil mi diye hiç düşünmeden. Bunun gıybetin bir nevi olduğunu aklına bile getirmeden. Tamamen keyfî şekilde… Hattâ bunu günlük bir uğraşa çevirerek…” “Son söylediklerimden yanlış anlaşılmanın ne kadar tehlikeli bir şey olabileceği sonucu çıkıyor. Bir de galiba artık pek çok insanın söz daha söylenmeden zaten bir yargıya sahip olduğu, böylelerinde artık sözün doğru anlaşılma ihtimalinin hiç kalmadığı…” Hüsnü zan mı, sui zan mı sorusunun cevabı aşikar değil mi bizim için? Sözü bırakalım noktayı koysun diye, merhum Cahit Zarifoğlu ağabeyimize: “Bizi hoş görünüz / Sabırlı olunuz / Çocukları dövmeyiniz / Zinhar beddua etmeyiniz / Sui zan değil hüsnü zan ediniz / Ve acaba ikaz ettik hata mı ettik?”
No Comments