İdrisî Kelime’de içkin olan “Kuddûsî Hikmet”in Beyânındadır
FUSÛSU’L-HİKEM Tercüme ve Şerhi-II’nin (Tercüme ve Şerh: AHMED AVNİ KONUK , Hazırlayanlar: Prof. Dr. Mustafa Tahralı- Dr. Selçuk Eraydın, M.Ü. İFAV, Yedinci Baskı: Nisan 2017 ) IV. Bölümünden ( Bu münif /yüce Fass İdrîsî Kelimede içkin olan “Kuddûsî Hikmet”in Beyânındadır) yapacağım bazı alıntılamalar oluşturacak bu yazıyı.
“Kuddûsî hikmet’in İdrîsî kelimeye tahsisindeki hikmet budur ki: İdrîs (a.s.) meşakkatlı riyâzetler ile nefsini hayvânî sıfatlar ve tabiî küdûrâttan (bulanıklıklardan) ve nakais-ı ârızadan temizlemiş; ve âkıbet ruhâniyyeti hayvâniyyeti üzerine galebe etmekle, beden ve ceset kayıtlarından sık sık çıkan ve mirâc sahibi olmuş; ve melâike ve soyut ruhlar ile muhatabatta bulunmuş idi. Nitekim on altı sene yiyip içmediği ve uyumadığı ve soyut akıl hâline geldiği hikâye olunaur. Bu mânâlar, cismânî kesâfet içinde, fikrî nazara dayanan aklı varlığına hâkim olan feylesoflar katında kabûl olunur bir şey değildir. Fakat ne yapsınlar ki, onların akılları cisim ve cismâniyet dâiresinde mahsûr ve mahbus kalmıştır. O hudûd dışına çıkamazlar; ve “insan yiyip içmese ve uyumasa ölür” derler. Vakıa bu hükümleri, vücûdlarında kesâfet hükümleri hükümrân olan kimseler için doğrudur. Velâkin nefislerini, tabiî küdûrattan ve cismânî kesâfetten kurtaran zevât hakkında aslâ doğru değildir. Bu zevâtın tutumlarına ıttılaa (akıl erdirmeğe) cüz’î akıllar erbâbı için imkân yoktur. Zîrâ onların akılları sınırlı bir daire içind Ceenâbına lâyıkke mantıkî ve tabiî kayıdlar ile bağlı kalmıştır. ‘Kuddûs‘ mukaddes manâsına ‘takdîs’ ten türemedir. Lügavî manâsı ‘tathîr‘ dir (temizleme). Ve terminolojide “Hakk’ı, imkân ve ihtiyaçtan ve kevnî nakaisten (noksanlıktan) ve kendinin gayri bulunan mevcutlara nispeten kemâl add olunan kemâlâttan, Cenâbına lâyık olmayan şeyden tathîrdir”. Zîrâ Hak Sübhânehû ve Teâlâ ve onun zâtî kemâlâtı, akıl ve vehim ve hayâl ile idrâk olunan kemâlâttan a’lâ ve ecelldir. (…)”
No Comments