Prof. Dr. Hamid Algar’ın Nakşibendîlik kitabından (insan yayınları,genişle-tilmiş 3. Baskı) alıntılar
Çevirenler: Cüneyd KÖKSAL, Ethem CEBECİOĞLU, İsmail TAŞPINAR, Kemal KAHRAMAN, Nebi MEHDİYEV, Nurullah KOLTAŞ, Zeynep ÖZBEK.
“Yaklaşık otuz beş yıl önce, gençliğin verdiği enerji ve saflıkla, tarîkatların belki en önemlisi olan Nakşibendîliğin ortaya çıkışı, İslâm dünyasında yayılmış olduğu bölgelerdeki tarihi, günümüzdeki konumu, âyin ve âdâbı; ilim, siyaset, edebiyat ve şiir âlemleri üzerindeki tesirlerini içine alan uzun vadeli bir araştırma projesi tasarladım. Öğretim üyesi olarak bulunduğum Kaliforniya Üniversitesi’nden bir yıllık izin alıp projemi gerçekleştirmeye başlamak niyetiyle arabayla Londra’dan yola çıktım. Uzun yolculuğumun ilk durağı Saraybosna, son durağıysa Delhi oldu. Bu, son derece verimli ve öğretici bir yolculuk oldu. Bosna, Türkiye (Ahmet Aksay’ın notu: Naçizane İstanbul’da kendisiyle tanıştım, evimize de davet ettim; daha sonra Erzurum’da üniversite asistanı olarak bulunduğum dönemde, onun da Erzurum’a uğramasıyla orada bir kez daha görüştük; Şarkiyatçı merhûm Nazif Şahinoğlu beyle ve Türkolojide öğretim üyesi yine merhûm Orhan Okay beyle tanıştırmıştım kendisini.), İran, Afganistan, Pakistan ve Hindistan’da tarîkatın mensupları ve meşâyihiyle tanışmak; faaliyette bulunan tekke ve hankâhları ziyaret edip zikir toplantılarına katılmak; tarîkata ait muhtelif dillerde yazılan kitap ve yazmaları toplamak; kütüphanelerdeki yazmaları ya istinsah etmek veya onların fotokopisini çıkarmak -bütün bunlar bana nasip oldu. İznimi takip eden yıllarda da fırsat buldukça tekrar tekrar yollara düşüp araştırmalarımı sürdürdüm; mesela Malezya’da Güneydoğu Asya Nakşibendîliğinin özelliklerini öğrenmek imkânına kavuştum. (…) ” (ÖNSÖZ’den)
Hamid Algar ‘Id Mîlâdü’n-Nebî, 1427 / 15 Nisan 2006
“Kitabımın yeni, genişletilmiş baskısını saygıdeğer Türk okurlarına sunarken, açıklamak istediğim birkaç husus var.
Birincisi, şunu itiraf etmem lâzım ki, Türkiye Cumhuriyeti’nde Nakşîlik tarihi ve Bosna-Hersek Nakşîliği üzerinde seneler önce kaleme aldığım makaleler, her iki ülkede son yıllarda vuku bulan gelişmeler hakkında pek bilgi vermemektedir. Ehlülbeyt edrâ bi mâ fî’l- beyt (ev halkı evde olup bitenleri daha iyi bilir) meşhur atasözü göz önünde bulundurulursa, kitabın konusuna ilgi gösterenler büyük bir ihtimalle Türkiye Nakşîliğinin en son gelişmelerine vâkıflardır. Bosna-Hersek Nakşîliğine gelince, savaş bittikten sonra birkaç defa Saraybosna’ya gitmem nasip olunca, hem özel kütüphanelerde Sırp vahşetinden mahfuz kalan (korunmuş olan) tarîkatla ilgili birkaç yazma incelemek ve hem Nakşîlerin Boşnak mücadelesine katkılarını ayrıntılı olarak öğrenmek mümkün oldu. Yakın bir gelecekte bu yazılı ve sözlü kaynakları değerlendirerek Bosna-Hersek’de Nakşîlik tarihçesini yazmayı düşünüyorum; nasip olursa onu da Türkçe olarak muhterem okuyucularıma takdim edeceğim.
İkincisi, çeşitli sebeplerden dolayı -en başta Sovyetler Birliği’nin çöküşü ve netice olarak Orta Asya’nın zengin yazma koleksiyonlarına ulaşabilmek- son yıllarda Nakşîlik araştırmalarının büyük hız kazandığı âşikardır. Muhtelif dillerde yapılan bazı yepyeni yayınlardan yararlanmak mümkün olmadı.
Üçüncüsü, kitabın yeni baskısına eklenen üç makalenin gösterdiği gibi, bu fakir, Nakşîlik tarihi sahasında faal olmaya devam ediyor. Emeklilik bereketinden, artık şu gençlik yıllarında tasarladığım projeye bütün vaktimi harcayacak durumdayım. Ne kadarını bitirebileceğim tabii ki ayrı bir konu.
Son olarak, kitabımın yeni ve düzeltilmiş baskısını hazırlamakta gayretleri geçen bütün dostlara en samimî teşekkürlerimi sunarım. ( Üçüncü Baskıya ÖNSÖZ’den )
Hamid Algar 27 Cemâziyessânî, 1432 / 30 Mayıs, 2011
No Comments