Din Esaslı Âlem Anlayışından Dindışı Dünya Görüşüne

 

Ş. TEOMAN DURALI’NIN “ÇAĞDAŞ KÜRESEL MEDENİYET Anlamı / Gelişimi / Konumu” Çağdaş Küreselleştirilen İngiliz-Yahudî Medeniyeti” isimli Ş. Teoman Duralı‘nın dergâh yayınları‘ndan çıkmış kitabının, bu yazının da başlığını oluşturan başlık altındaki bölümden yapacağım bazı alıntılamalar oluşturacak bu yazıyı.

“Müslümanlık, bireyin olduğu kadar, toplumun da yaşama tavrı ile üslubunu tümüyle belirler. Bundan ötürü, Müslümanlaşmış toplumların özellikleri arasındaki farkların zamanla en aza indiği bir tarihî gerçekliktir. Bu gerçeklik, Onsekizinci yüzyıldan itibâren Batı Avrupa’dan çıkıp yeryüzünün dörtbir yanına yayılan Milliyetçilik akımlarının, İslâm âlemini de etkileri altına alıncaya değin sürüp gelmiştir. Buradan da Maddeci-Mekanistik dünya tasavvurunu üretmiş ve nihayet adı geçen dünya tasavvurunun üstünde belirlenimi gevşek kalmış, demek ki, sıkı sıkıya tanımlanmamış bir ideoloji olan İnsancılık- dünyacılığı inşâ etmiştir. Bunu, Secularisme- Positivismein diğer bir deyimlendirilişi şeklinde kullanıyoruz.

İngiliz-Yahudî medeniyetindeyse, insancılık-dünyacılık, ideoloji olma vasfını kaybedip dünyagörüşü hâline gelmiştir. Adı anılan dünyagörüşünün içerisiyse, insanın maddî ilişkiler ağıyla doldurulmuştur. Başka bir anlatımla, yalnızca dünyaya yönelmiş hâlde yaşayan insanın, yalnızca- dünyaya- yönelik- yaşayışını oluşturan doku, maddî ilişkiler ağından ibârettir. Bu derekede mütâlea ettiğimizde de, insanı, İslâmî bir deyişle, beşere indirgemiş oluruz.

İngiliz-Yahudî medeniyetinin kurumlaşmış felsefesi (dipnot: Söz konusu kurumlaşmış felsefe geleneğinin öncü, nirengi filozofları: Thomas Hobbes (1588-1679), David Hume (1711-1776), Adam Smith (1769-1839), Karl Heinrich Marx (1818-1883), İnsancı-dünyacı dünyagörüşünün içerisini maddî ilişkiler ağıyla doldurmakla kalmayıp onu da açmış, açıklığa kavuşturmuştur. İngiliz-Yahudî medeniyetinin indinde maddî ilişkiler ağı, üretim-tüketim dengeleriyle dokunmuştur. Üretim-tüketim dengelerini ele alıp işleyen zanaat, iktisâttır. Şu hâlde söz konusu medeniyetin maddî ilişkiler ağı, haddizâtında, iktisâdîdir. Ancak, bu, alışılagelinmiş iktisat (dipnot: Fr economie conventionelle.) değildir. Geliştirilmiş olan, bir alışılagelinmemiş iktisât modelidir (dipnot: Fr modele inconventionel de l’economie.) ; devrimcidir. Alışılagelinmiş iktisâtta, varolan temel ihtiyaçlara göre üretilir. Buradaysa ilkin, ihtiyaçlar üretilir; başka bir deyişle, tüketim kamçılanır. Kamçılandıkça, tüketim artar. Çeşitte ve miktarda tüketim büyüdükçe, üretilenlerin de türleri, nitelikleri ile nicelikleri habire artacaktır. Demek ki, üretim, tüketimin talepleri doğrultusunda hareketlenmektedir. Böylelikle gördüğümüz, hızı habire artan üretim -tüketim ile tüketim – üretimin dialektik helezonlu gidişidir. Bu gidişin biricik hedefiyse durmadan dinlenmeden yükselen kâr paylarıdır. Üretim- tüketim bağıntılarını dalgalanmalardan, sallantılardan kurtarmak maksadıyla da, onları sağlam kazığ’a bağlamak zorunluluğu doğmaktadır. Bu sağlam kazık da, bir kurmaca değer (dipnot: Fr valeur fictive.) olan paradır. Üretim için zorunlu olan para miktarınaysa, sermâye diyoruz. Üretim için elzem olan parayı üretip elinde tutan Ben isem, tüketilecekler de ancak Bende aranılacaktır. Başka bir ifâdeyle, üretimin kaynağı ile tekeli Benim, o hâlde, dünya da elimde sayılır. İşte, üretimin anahtarı demek olan para miktarını toplayıp elde tutmak ve kâr payını dahî durmadan artırmak esasına dayalı ideolojinin adıysa, Sermâyeciliktir (Fr Capitalisme).

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked