Bir karşıt duruşun söylettirebildiği…
Cengiz Çandar’ın yazılarını okuyanlar son yıllarda onun amansız bir AK Parti iktidarı ve 2014 yılında halk tarafından Cumhurbaşkanı seçilmesinden bu yana Tayyip Erdoğan karşıtı olduğunu bilirler. Her fırsatta bu karşıtlığını tezahür ettirir. İlk bakışta ve satırlarda son Bürüksel’de vuku bulan insanlık dışı terör olayına dair gözüken bugünkü yazısı esas olarak ve ilk satırları müteâkip daha geniş bölümünde bu karşıt tavrın belirgin olarak yansıdığı bir özellik taşır.
Aşağıda söz konusu bu yazıdan sadece bazı alıntılar sunacağım. Kendi ifadelerinden kolayca anlaşılacaktır bu karşıtlığın ne menem bir hırs ve kinle karakterize bir karşıtlık olduğu… Böylesi bir karşıtlığın insana bunları söylettirebildiği… Alâkasız ve anlamsız değerlendirmeleri yaptırdığı, farklı konuları bir araya getirttiği… Mesela Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Avrupa’da olabilecek benzer eylemleri IŞİD’den kesinlikle beklemediğine, sadece Kürt örgütlerinden beklediğine dair anlamsız bir iddiayı ileri sürdürebildiği…
“(…) Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Brüksel saldırılarıyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, “Türkiye bu zor gününde Belçika’nın yanındadır. Farklı terör örgütlerinin alçakça saldırılarına maruz kalmış olan halkımız, Belçika halkının acısını derinden hissetmekte ve paylaşmaktadır” dedi.
İnandırıcı geliyor mu? Kendisinin çok sevdiği deyimle ifade edilirse, bu açıklama “samimi” bulunabilir mi?
Kuşkulu.
Zira, şunun şurasında Brüksel’e, AB-Türkiye Zirvesi’ndeki gösterilere sinirlenerek, Belçika makamlarına ve ayrıca AB’ye hitaben sarfetmiş olduğu şu sözlere bakın:
“Pek çok devlet bu örgütler karşısında ilkeli bir tutum ortaya koyamıyor. Bunlar dürüst değil, bunlar samimi değil. Bunlar ikircikli davranıyorlar. Bugün bayrağı indirmiş, oradaki posterleri kaldırmışlar. Kime ne anlatıyorsunuz siz. Karşınızda aldatacağınız bir Türk milleti yok. Bunlar teröre teslim oldular. Brüksel’de veya AB’nin herhangi bir şehrinde bu bombalarının patlamaması için hiçbir sebep yok. Mayın tarlasında dans etmek gibidir bu. Ayağınızın ne zaman mayına basacağını bilemezsiniz ancak bunun kaçınılmaz bir son olduğu da bellidir.
Koynunuzda yılan besliyorsunuz. Beslediğiniz o yılan her an sizi de sokabilir. Türkiye’de patlayan bombaların size bir şey ifade etmediği olabilir. Sizin şehirlerinde patladığında bizim ne hissettiğimizi anlayacaksınız, ancak çok geç olacak. Ülkenizde bir bombalı saldırı olduğunda, ve sizin bir milletvekiliniz taziyeye gittiğinde neler yapabileceğinizi çok iyi biliyorum. Akademisyen, STK temsilcisi sıfatı taşıyanların terör örgütüne destek verdiklerinde sizin tavrınızı da iyi kestirebiliriz.”
Bu sözleri sarfettikten sonra ne diyecektir?
“Bakın, ben söylemiştim. Haklı çıktım. Ne kadar öngörülü, uzak görüşlü bir lider olduğumu anladınız mı?”
Böyle mi diyecektir? Böyle demeye hakkı yok mudur? Haklı çıkmamış mıdır?
Hayır, çıkmamıştır. Çünkü, onun kastettiği Kürt örgütleriydi. Ne var ki, Brüksel saldırısını gerçekleştirenin, onlara da düşman olan IŞİD olduğu anlaşılıyor.
Zaten, Brüksel saldırısının, Paris’teki IŞİD saldırılarının faillerinden yakalanmamış tek kişi olan Salah Abdüsselam’ın cuma günü Molenbeek’te ele geçirilmesi üzerine bir “misilleme” olarak gerçekleştirilmiş olması ihtimali çok güçlü.
Tayyip Erdoğan, Salah Abdüsselam ele geçirilmeden hemen önce, Avrupalıların terörist ele geçirmede başarılı olamadıklarına ilişkin alaycı bir dil kullanmıştı. Bir gün sonra, Brüksel’de IŞİD’li Salah Abdüsselam ele geçirildi.
(…)
Erdoğan’ın “kehaneti”nin birkaç gün sonrasında ise, Brüksel’deki kanlı terörist saldırının altından çıkan yine IŞİD…
(…)
Çevresinde iki büklüm yerlere eğilmiş ve dünyayı göremeyen bir insan topluluğunun yanısıra, “Havuz Medyası” diye sıfatlandırılmış olan ve Türkiye basın tarihinin kara sayfalarında yerini çoktan almış bir yazılı-görsel sözde medyanın meddahlığında, gerçeklerle ilişkisi kopmuş bir şahsiyetin düştüğü hazin durum budur işte.
IŞİD’i kastetmeden“Brüksel’de ve AB’nin herhangi bir şehrinde bu bombaların patlamaması için hiçbir sebep yok” demiş olmasından bir gün sonra İstanbul’da, dört gün sonra da Brüksel’de bombaların patlaması, söz konusu sözleri sarfeden kişiyi “öngörülü” yapmıyor, “terse yatırıyor.”
Belâ geliyorum demez” hesabı, Brüksel’de patlayan bombaların sesinden önce, Atlantik ötesinden gelen ve bir anlamda “daha şiddetli”patlamanın sesi Türkiye’de duyuldu: Rıza Zarrab, Miami’de tutuklandı.
(…)
İşte, Brüksel’deki bombaların sesinden daha önce ve daha şiddetli bir gürültüyle Türkiye’ye ulaşan da, Rodriguez’in ima ettiği “mesaj”…
Bakalım, onu ve onları Türkiye’de “hayırseverler” olarak görenler, New York’taki yargılamanın “hayrını” görecekler mi?”
(alıntıların ait olduğu yazıyı okumak için tıklayın)
Not: Bu yazımı Radikal Blog yazarı olarak 23.03.2016 günü kaleme almıştım; fakat yayınlanmadı. 22.03.2016 gününden itibaren hiçbir blog yazısı çıkmadı adı geçen internet gazetesinde. Meğer Radikal Blog için kaleme aldığım en son yazım imiş bu; yayınlanmasından ümit kesince kaydederek profilimden silmiştim. Şimdi burada çıkması nasipmiş.
No Comments