FÎHİ MÂ FÎH’den alıntılar
Mevlânâ Celâleddîn Rûmî’nin eseri olan ve Tercümesi Ahmed Avni Konuk’a ait olup Merhûm Dr. Selçuk Eraydın tarafından yayına hazırlanan İZ Yayıncılık’ tan 8. Baskısı 2009’da çıkan bu 82. Kitabın birkaç yerinden yapacağım alıntılamalar oluşturacak bu yazıyı.
“Rehber Muhammed (a.s.v.) dır. Evvelen onun nezdine gelmedikçe, bizim nezdimize erişilmez. (…)
İmdi dünya kârına kuvvetle sarılmamalıdır; gevşek tutmalıdır. Olmaya ki, umûr-i dünyâda kavî ve mücidd (sebat eden) olup hakîkat-i emirden (işin hakîkatinden) gâfil olasın. Rızâ-yı halkı (halkın rızasını) değil, rızâ-yı Hakk’ı aramalıdır. Zîrâ halkın rızâsı, muhabbet ve şefkati, halkda iğretidir; Hak vaz’ etmiştir (koymuştur). Eğer murâd etmezse, hiç cem’iyyet (topluluk) ve zevk vermez. Vücûd-ı esbâb (sebeplerin varlığı) ile birlikte, nân (ekmek) , nimet ve tena’umât (nimetlenmeler) renc (sıkıntı) ve mihnet olur.
İmdi (şu halde) sebeplerin hepsi, dest-i kudret-i Hak’da (Hakk’ın kudret elinde) bir kalem gibidir. Muharrik (harekete getiren) ve muharrir (yazan) Hak’tır. O istemedikçe kalem hareket etmez. Şimdi sen kaleme bakıp, “Bu kaleme bir el gerekir” dersin. Kalemi görüp, onu hatırlarsın. Fakat onlar daima eli görüp, bu ele bir kalem de lâzımdır, derler. Bir mahalde ki, kalemin temâşâ lezzeti sebebiyle, senin için elin temâşâsı kaydı yoktur; o elin temâşâ lezzeti sebebiyle, onlar için nasıl kalem temâşâsı kaydı olur? Sen arpa ekmeğinde lezzet bulduğun yönle, buğday ekmeği hatırına bile gelmiyor. Hiç onlar, buğday ekmeği varken, arpa ekmeğini anarlar mı? Senin için zemîne zevk bahş eden âsumâna eğilimin yoktur. Oysa zevk mahalli âsumândır; ve yeryüzü, hayâtı âsumândan alır. Âsumân ehli hiç yeryüzünü anarlar mı? Sen şimdi hoşlukları sebeplerden görme ve manâlar sebepler içinde müsteârdır (iğreti/ödünç); zîrâ Dârr (zarar) ve Nâfi’ Hak’dır. O halde niçin sebeplere yapışmış kalmışsın? “Sözün hayırlısı az olan ve yol gösterendir.” (“De ki: O, Allah’dır, bir tektir.” (İhlâs, 112/1)
No Comments