Fütûhât-ı Mekkiyye 9. Cild On Üçüncü Fasıl
el- Bâtın İsmi
Alıntılar
el-Bâtın doğayı ve doğanın meydana getirdiği âlemdeki nefisleri var etmeye yönelir. Bunlar dört hakikatte sınırlıdır. Onların birleşme ve ayrışmaları (bu isimle ilgilidir). Harflerden, Ayn harfini var eder. Belirlenmiş menzillerden ise, Süreyya yıldızı ona aittir.
Bilmelisin ki, bize göre doğa, ilk akla kıyasla üçüncü mertebededir. O, dışta var olmaksızın, varlığı akledilir bir şeydir. ‘Yaratılmış’ derken, takdir edilmiş olmasını kastetmekteyim. Çünkü yaratma, takdir demektir. Bir şeyin takdir edilmiş olması, onun yaratılmasını gerektirmez.
Sen hiç kuşkusuz, yarattığını takdir ettin Bazı insanlar ise yaratır da takdir etmez
Bu dize, üçlüdür ; dörtlü değildir, çünkü övgüyü amaçlamıştır. Dörtlü, kınama ve hicvetme amacıyla söylenir. Bir şeyi takdir eden herkes, onu var edemez. Teorik alandaki bilgilerde imkânsızı var sayma, bu ilahi hakikatten ortaya çıkmıştır. Bilgin varlığı mümkün olmayan bir şeyi takdir eder. Bazen ise var olması geçerli bir şeyi takdir eder, fakat onu var edemez. Şair şöyle der:
Bazı insanlar iyiliği sayar, fakat onu yapmaz / Sen ise, ey hükümdar! Bir maslahat görürsen yaparsın onu
Yaratanın iki anlamı vardır: Takdir eden ve var eden! Kim yaratmış ise, takdir etmiş veya var etmiştir. Allah doğa mertebesini takdir etmiştir. Varlığı olsaydı, nefsin aşağısında olurdu. Öyleyse doğa dışta var olsa bile, Hak tarafından görülür. Bu nedenle onu ayırt etmiş ve mertebesini belirlemiştir. Doğal varlıklar için doğa, ilahi isimler gibidir; bilinir, akledilir, etkileri ortaya çıkar, meçhul değildir, genel olarak dışta varlıkları yoktur. Aynı şekilde doğa da, kendisine izafe edilen ve kuvve (potansiyel) halinde sahip olduğu duyusal sûretleri ortaya çıkartır, fakat kendisinin dışta varlığı yoktur. Doğanın mertebesi ne kadar garip, etkisi ne kadar büyüktür! Doğa dört hakikatin toplamından ibaret, akledilir bir şeydir. Bu dört hakikatin yaratılmış doğal cisimlerdeki sonuçları ise sıcaklık, kuruluk, yaşlık ve kuruluk diye isimlendirilir. Bunlar doğanın kendisi değil, cisimlerdeki etkileridir; ilahî nispetler içerisinde bilgi, hayat, irade ve söze benzerler. Dışta ise, tek bir zat vardır. Hayat sıcaklığa benzerken, bilgi soğukluğa, irade kuruluğa, söz yaşlığa benzer. Bu nedenle onu ‘yumuşaklık’ ile niteleyerek ‘Ona yumuşak söz söyleyin’ (Tâ Hâ, 20/44) buyurdu. Söz, yumuşaklığı ve kabalığı, irade ise kuruluğu kabul eder. Çünkü Allah ‘Niyetlenince , Allah’a tevekkül et’ (Âl-i İmran 3/159) buyurmuştur. Hz. Peygamber ise ”O’nun parmaklarının serinliğini buldum ve anladım” demiştir. Bu nedenle, bilgiyi doğada soğukluğa benzettik. Hayat ise sıcaklığa aittir; çünkü doğal canlıda sıcaklığın bulunması zorunludur. Doğanın verdiği nefisler ise, doğal cisimlerde gelişme ve duyu gibi hayatın kendisiyle gerçekleştiği şeylerdir. Bunun dışındaki nefisler, doğadan kaynaklanmaz ve onun nedeni başka bir şeydir. Bu, aklî hayat, yani bilgi hayatıdır. Başka bir ifadeyle bu, ilâhî nurun ve Rahmanî nefesin kendisidir.
Sonra bilmelisin ki: Bu varlık hakikatinden ‘nefes’ diye isimlendirilen şey, Rahmân’a veya ona benzer ilahi bir isme ait olarak vardır. Bazen, bunun zıddını gerektiren başka bir isme ait bir hakikat olabilir ve ondan varolan için nefes gerçekleşmez. O da bir hakikattir, fakat nefesin (bir isme izafesi), üflemeyi sağlayan özel bir duruma bağlıdır. Üflemeyle ise Allah, varlıklardan hissettikleri sıkıntı ve güçlüğü kaldırır. (…) Bakınız! Hayvânî nefsin varlığından ‘ölü’ adını nefes kaldırmaktadır. Ölüm, alışık olunana ülfet nedeniyle, istenmeyen bir durumdur. Ölüm bir ayrıştırıcıdır. Bu nedenle insan tarafından nahoş bulunur. Oysa insan bu esnada kiminle karşılaştığına bakarsa -Allah’tır- ölüm hediye haline gelir. Nefs ismi ona bu müşahedede daha uygun olur. Sûretlerin varlığı nefse ait olunca, ona ait harf Ayn harfi olmuştur. Çünkü doğal sûretin doğa bakımından rûhu yoktur ve o ilahi ruhtan doğal sûretlere ait bir ruhtur.
Bu ismin menzillerden payı, Süreyya’nın varlığıdır. Süreyya yedi yıldızdır, çünkü doğa üçüncü mertebededir. O ise, daha önce zikredildiği gibi, dört hakikattir. Toplamından yedi ortaya çıkar. Onlardan ise Süreyya ortaya çıkar. Bunlar yedi yıldızdır. Akıl da üç nispet ve yöne sahiptir. Ondan ise, bazı akılcıların çokluğun ilk akıldan -kendisi bir iken- çıkmasının nedeni hakkında zikrettiği gibi çokluk var olmuştur. Böylece şartîn üç yıldız olmuş, nefs ise bu konuda akıl gibi olmuştur.
No Comments