“Hayat oyununda çareyi hilede arayan arınmaktan umudunu kesmiş demektir.”
İsmet Özel‘in İstiklâl Marşı Derneği internet portalinde İsmet Özel köşesinde “İslâmla Damgalanmış Varoluş” üst-başlığı altında çıkan
“İki Yanlış Bir Doğruyu Götürecek Olursa” başlıklı yazısından (http://istiklalmarsidernegi.org.tr/IsmetOzel?Id=71&KatId=3) ilk alıntıladığım cümle bu yazının başlığını oluşturdu. O yazının her paragrafından alıntılayacağım cümleler de yazının metnini oluşturacak.
“(…) Acaba tarih sahnesinde boy göstermiş aktörlerden ibret alma örneği göstermiş hiç olmazsa bir tanesi işaret edilebilir mi? Edilemez.” (…)
Tarihin hasseten milletlerin başına gelenlerden bahsettiği kadar tarih kavramına tetabuk ettiğini akıldan çıkarmayalım. (…)”
” Bizleri, biz insanları seyirci konumuna taşıyan her ne ise o şey masumiyetimize giden yol üzerinde bulunmuyor. (…) Yaratılmışlar arasında pazarlık derdine talip insandan başkası değildir. (…)
Büyü insandan teknologi hükümran olunca koptu. (…)”
” Ferde fert diyebilmemiz için o ferdin kullandığı dilin neyi ifadeye elverişli olduğu fikrine sahip olmalıyız. (…) Nefsimizin iz bırakan varlığına aklımız ve lisanımız dolayısıyla hükmederiz. (…) Âyetle sabittir ki, insan kendini müstağni saydığı zaman mutlaka azar.”
“(…) Her Müslüman hesap gününü beklemeden kendini Allah’ın şahsı itibariyle seçtiği şartlarla baş etme dirayetine yaraşan bir hayatı seçer. (…)
İslâm’ı bir insanlık durumu sayışıma dikkat çekerim. Vatanlaşmış toprak demek zarfıyla olduğu kadar mazrufuyla da maddi değil manevi karakterini dünyaya dayatmış toprak demektir. (…)”
“(…) Türkler tarih sahnesindeki yerlerini önce sünnîlik ve sonra Hanefilikle edinmişlerdir. Türk tarihini İslâm müesseselerini ölçü alarak değerlendirmeğe çabalarsak iki yanlışın bir doğruyu götürdüğünü kolayca görebiliriz. (…)”
“(…) NATO’ya apar topar (Federal Almanya’dan da önce) girmemizi sağlayan elimizden 1923’te bize verildiğini farz ettiğimiz millî hükümranlık haklarımızın alınacağı korkusudur. (…) Aynı sebep Avrupa Birliği’ne girme ısrarımıza da açıklık getirmektedir. (…)”
“(…) Dünya Sistemi hayatımıza merkez/çevre ilişkileriyle girmiştir. Merkez başlangıçta İtalyan site devletleriydi. Merkezlik işlevini Hollanda devraldı. Londra üzerinde güneş batmayan imparatorluğun gölgesinde devamı en uzun süren merkez özelliğine kavuştu. (…)”
” İstanbul’un fethinden sonra gidilecek yer olarak Hikmet-i Huda, Roma önlerini değil de Viyana önlerini seçen Türkler bütün bu olan bitenin neresinde idi? Öncelikle Türklerin idaresini üzerine almış hükümdarların bir dünya hâkimiyeti meselesiyle meşgul olmadıklarını iyi bilmemiz lâzım. İkinci bileceğimiz şey de İnebahtı hezimetinden sonra Avrupa merkezli hegemonya fikriyatının Osmanlı Devletinin ömrünü tamamladığı görüşünü devlet ricaline kabul ettirdiğidir. (…)
Batılılaşmak kaderimizdi. Batıcılığın ileri karakolunu da devlet memurlarından başkası doldurmuyordu.”
” Çağdaşlaşma hatırına işlenen (eğer Türklük iddiamız varsa işlediğimiz) hatalar boyumuzu aşar. (…) Müslüman isek ye’se kapılmayacağız. Bileceğiz ki Türk milleti sünnîlikle mukayyettir. (…)”
No Comments