İbrâhim Sûresi’nden(14) Türkçe anlamlarıyla yedi âyet
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adı ile. “Hani bir vakitler Mûsa kavmine şöyle demişti: “Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Çünkü O, sizi Fir’avn hanedanından kurtarmıştı. Onlar, sizi azabın kötüsüne sürüyorlardı ve oğullarınızı boğazlayıp kadınlarınızı sağ bırakmak istiyorlardı. İşte bunda Rabbinizden size büyük bir imtihan vardı.“ (6. âyet)
” Yine Mûsa, “Siz ve yeryüzünde bulunanların hepsi nankörlük etseniz, bilin ki, Allah hepinizden müstağni ve zâtında övülmeğe O lâyıktır.” demişti.” (8. ayet)
” Peygamberleri (onlara), “Gökleri ve yeri yaratan Allah hakkında şüphe mi var? O, sizi, günahlarınızı bağışlamak için çağırıyor ve belirli bir vakte kadar size müsaade ediyor” demişlerdi. Onlar, “Siz bizim gibi insandan başka bir şey değilsiniz. Bizi babalarımızın taptıkları şeylerden çevirmek istiyorsunuz. O halde, bize açık bir delil getirin!” dediler.“ (10. âyet)
“Peygamberleri onlara, ‘(Evet) biz, sizin gibi insandan başka bir şey değiliz. Velâkin Allah, nimetini kullarından kimi dilerse ona ihsan buyurur. Allah’ın izni olmadıkça da size bir mu’cize getirmek haddimiz değildir. Mü’minler yalnız Allah’a tevekkül etmelidirler.” (11. âyet)
” O peygamberler (kavimleri üzerine Allah’tan) zafer dilediler. Ve her inatçı zalim hüsrâna uğradı.” (15. âyet)
“Rablerine küfredenlerin hali şudur: Amelleri fırtınalı bir günde rüzgârın şiddetle savurduğu bir küle benzer. Kazandıklarından hiçbir şeyi ellerine geçiremezler. İşte Hak’dan uzak olan sapıklık budur.” (18. âyet)
“Görmedin mi Allah, gökleri ve yeri hak ile yaratmıştır. Dilerse sizi götürür de (yerinize) yepyeni bir halk getirir. ” (19. âyet)
No Comments