İletişimci bir yazar olarak Ali Saydam’ın “Kılıçdaroğlu yine ayağına sıktı” başlıklı yazısından(Yeni Şafak, 22.02.2022) bazı alıntılar

 

” (…) Hepsinin özünde tek bir şey vardır: mesaj… (…)
Hedef kitlenizi o mesajla ya yakalarsınız… Ya da yakalayamazsınız… Hani (…)
Kılıçdaroğlu’nun fotoğrafıyla basılan ve billboard’lara asılan afişte şu yazıyor: “Telafi edeceğiz. Kaybettiğini Yerine Koyma Vakti: Sorulamayacak Sorular Kanunu çıkacak. İnsan Haklarını İhlal Eden Her Soru Kanunla Yasaklanacak.”

(…)

Neyi telafi edeceksiniz? Kaybedilen ne? “Sorulamayacak sorular” diye bir kanun, ne menem bir şeydir? Hukukun bir felsefesi, sistematiği, tekniği yok mudur ki kafanıza göre hepsini yerle bir edecek her yönden sorunlu bir öneriyi getirebiliyorsunuz?… “Soru sormak” ne zaman ifade özgürlüğü, yani insan hakkı kapsamından çıkmış ki siz bunu bir ‘ihlal’ sayarak yasaklayacaksınız?
Bunu yapabilmek için hukukun size bir hak tanıdığını mı zannediyorsunuz? Olmadığının farkındaysanız, hayırdır? Ne kastediyorsunuz? Ayrıca, yasaklamak nedir yahu?! Korktuğunuz, sorulmasını istemediğiniz nedir?

CHP’nin afiş saçmalığının bizce özeti: Tek bir gerçek güzelim teoriyi mahvetmiştir… O gerçek de işin omurgasının, taşıyıcısının, yani mesajın doğru kurgulanmamış olmasıdır… Böyle bulmaca gibi yazılmış bir mesaj, vaadi ‘ölümsüzlük iksiri’ bile olsa çalışmaz. Başınıza da bir sürü bela açar… Kılıçdaroğlu bu son iletişim çalışmasıyla yine kendi ayağına sıkmış…

Yazının ayrı konudaki şu ara-başlıklı bölümünden de alıntılar…

Cem Özdemir’e selam, yola devam…

Siyasetin magazini  İBB Başkanı  Ekrem İmamoğlu’nun görüşme ve ziyaret trafiğiyle epeyce doyuyor… Kendisini ‘Şam şeytanı’ diye ananları haklı çıkaracak tarzda PR ve promosyon çalışmalarını zenginleştiriyor…

Genel Başkanı, defaatle Cumhurbaşkanlığı adaylığı yolunun kendisi ve Mansur Yavaş için kapalı olduğunu dile getirse de o, uluslararası ‘çıkar odakları’ ile ilişkilerini sağlam tutmaktan geri durmuyor…

Malum, İstanbul’daki kar-kıyamet sırasında Birleşik Krallık Büyükelçisi Dominick Chilcott ile Rumeli Kavağı’ndaki bir balıkçıda muhabbetteydi…

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ‘güven mektubu’nu sunarak resmen göreve başlayan ABD Büyükelçisi Jeffry Flake de Fener Rum Patriği Bartholomeos’un ardından ilk iş İmamoğlu ile görüşmüştü…

Münih Güvenlik Konferansı için Almanya’ya giden İmamoğlu, Almanya Gıda ve Tarım Bakanı Cem Özdemir ile bir araya geldi. Tanımayanlar Cem Bey’in Türk adı taşıdığına bakmasınlar… Kendisi Türkiye karşıtı tutumu ve açıklamalarıyla meşhur…

Özdemir’in HDP’li milletvekilleriyle yaptığı Cizre’ye ziyaretini hatırlamayanlar olabilir… Ancak, Almanya’da 1915 olaylarını ‘soykırım’ olarak tanıyan yasa tasarısının kabul edilmesinin öncülerinden olduğunu hatırlayan çoktur… Bir de oylamadan önce yaptığı konuşmasında Talat Paşa ve Enver Paşa için “katiller” demesini…

Bu adam Almanya’yı hiç mi eleştirmez derseniz, eleştiriyor. Almanya’nın Türkiye’deki STK’lara yeterli destek vermediği ve “Türkiye’deki insan hakları ihlalleri konusunda Erdoğan’a daha net mesajlar vermesi” yönünde…

Herhâlde Türkiye’deki altın madenleri konusuna muhalefet eden STK’ların daha da kışkırtılması gerektiğini düşünüyor olmalı… (…)”

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked