İsmail Kılıçarslan’ın “Gazi Muhammed” başlıklı yazısından…
“(…) O geceye dair her ayrıntıyı, her küçük detayı hatırladığımı zannediyordum. Arabanın içinden bir ablanın uzattığı 1,5 litrelik suyu da, ‘ölmeye geldik ölmeye’ diye bağırarak köprüye yürüyen o esmer delikanlıyı da. Her şey hatırımdaydı güya. Meğer değilmiş.
Bu sabah telefonuma bir sesli mesaj geldi. Tatlı, tok bir ses şöyle diyordu: ‘Selamün aleyküm. Abi benim ismim Muhammed Emin Tekin. 15 Temmuz gecesi biz sizinle Boğaz Köprüsü’nda karşılaşmıştık. Hatta ‘abi Allah için bir sarılacağım’ dedim sana ve sizinle sarıldık. Bilmiyorum hatırlıyor musun? Ondan sonra gittim vuruldum ben. Hatta başımda siyah bir takke de vardı. Selam ederim.’
Senin başındaki siyah takkeye kurban olayım ben. Vurulduğun sol kolunun acısına kurban olayım ben. Benim seni hatırlayıp hatırlamamamın ne önemi var Gazi Muhammed. Yiğitler yiğidi Muhammed. Darbeci köpeklere karşı sıktığın ve havaya kaldırdığın yumruğundan yediği kurşunla ‘gazi’ olan Muhammed. Benim seni hatırlamamın ne önemi var? Sen o büyük günde, sen o büyük mizanda ‘Allah’ım. Ben bu günahkar, bu aciz, bu bedbaht herifi bir yerden hatırlıyorum. Benim gazi olduğum gün o da böyle şaşkın ördek gibi oralarda dolanıyordu’ der misin, sen onu söyle hele. Bana şahitlik eder misin, onu de hele. (…)
(…)
O gece bana sarılmışsın ya. Ben o sarılmayı hayatımın sonuna kadar bir şeref madalyası olarak taşıyacağım. Eyvallah.”
(alıntıların ait olduğu yazıyı okumak için tıklayın)
No Comments