“Kapitalizmi paranın bizatihi merkez oluşuyla izah edebiliriz”.
İSMET ÖZEL‘in 13 Zilhicce 1445 (19 Haziran 2024) tarihli ve MERKEZ VE MUHİT başlıklı yazısının (www.istiklalmarsidernegi.org.tr) birkaç yerinden yapacağım alıntılamalar oluşturacak bu yazıyı.
“Kapitalizmi paranın merkezde oluşuyla değil, paranın bizatihi merkez oluşuyla izah edebiliriz. Modern çağla birlikte para Antik Çağda kavranılan tabiatın yerini aldı. (…) Sokrates öncesi filozofların en karanlık olanı Heraklit ‘Tabiat gizlenmeği sever‘ demişti. Tabiatın Antik Çağda yaptığı iddia edilen işi modern çağda para yapıyor: Kendini gizliyor. (…) Buna mukabil denetim altında tutulan ülkelerde kişi ve kurumların el koyduğu sermaye miktarı mahduttur. (…) Gelişmiş ülkelerde birikmiş sermayenin ulaştığı devasa miktar karşısında güdülen ülkelerde birikmiş yekûna sermaye dememiz bile mübalağa olacaktır. Öyle günlere geldik ki, birikmiş sermaye sözünü ettiğimiz gizlenmenin en netameli hususiyeti durumuna yükseldi.
Yirmi birinci Hıristiyan yüzyılında birikmiş sermayenin acelesi yoktur. Sermaye ne kadar çok biriktiyse işini o kadar toptan görür. (…) Şirketlerin bütçelerinin devlet bütçelerini geride bıraktıklarına yirminci yüzyılın sonlarında şahit olduk. Bugün yeni bir satın alma çağıdır. (…) Meselâ, dünün ‘yoksul‘ ülkesi Çin bugün Türkiye Cumhuriyetine elektronik malzeme satıyor. (…)
Bir piyasadan söz edebilmemiz için bir tarafta satmayı kabullenenin ve diğer tarafta da satın almak isteyenin yer alması gerekir. Bu son cümle dile geldiği kadar sade ve anlaşılır değildir. Öncelikle ‘satmayı kabullenen‘ ifadesinin çok karmaşık olduğunu dikkate almamız gerekir. (…) Yani satın alanın mı, yoksa satanın mı ekonomik bakımdan daha düşük bir durumda olduğunu tespit etmemiz tahmin edilenden çok daha zordur. (…) Britanyalılar Osmanlı düzenini kendi müstemlekesiymiş gibi kullandı. I. Abdülmecid saltanatında İstanbul’daki Britanya sefirine ‘Küçük Padişah‘ deniyordu. Bugün de Çin benzer bir durumu yaşıyor. (…)
Franz Kafka eserleriyle hem Yahudice iddiaların, hem de modernliğin bir geleceği olmadığını temellendirdi. Buna ümitsizlik demeli midir? Katoliklerin öyle dediklerine şahidim. (…) ‘Biz Yahudiler‘ diyor Kafka, ‘zeytin gibiyiz ezildikçe yağımızı veririz‘. Ben kendi hesabıma yıllar önce karamsar olduğumu ve fakat ümidimi kaybetmediğimi belirtmiştim. Garip olan şu ki karamsarlığım arttıkça ümidim de artıyor. Bunun kime ne faydası olduğunu bilmiyorum. Geçen yıllar bilgiden korkmamayı bana öğretti. (…) Yılgınlığa kapılmadım. Tahsil hayatımızın günden güne sulandırılması beni ‘bu ülke asla kendine gelemez‘ fikrine sürüklemedi. (…) İhtiyacımız kendi hegemonyamızı tesis edebilecek bir ortama kavuşmaktır.
İşte modern hayat içinde vazgeçemeyeceğimiz iki kelimeden birini, hegemonyayı zikrettim. İkinci kelimemiz de yetke, otoritedir.
Kapitalizm üzerimizdeki hâkimiyetini türettiği hegemonya ile kuruyor. Hegemonya Batı’nın vazgeçmediği felsefeden, insanın kurdunun insan olduğu inancından besleniyor. İnsanın ümidinin insan olduğu inancını benimsemeden küfrü ayakta tutan bu hegemonyanın belâsından kurtulamayacağız. Müslüman inancı Allah’tan ümit kesilmeyeceğini bildiriyor. Ben de Müslüman’a mahsus hegemonyanın insanın insana ümit bağlamasından doğacağını ifade ediyorum. (…) Çarpık bir dünya görüşümüz olduğunu kabul ve itiraf edelim. Dünya görüşümüz çarpık olmasaydı İslâm bir şifadır demeyecektik.
Dünya sistemi merkezle çevrenin ilişkisiyle işliyor. Yakın zamanlara kadar nerenin merkez, nerenin çevre olduğuna coğrafî bir açıklama getirebiliyorduk. Önce yani XV. Hıristiyan yüzyılında merkez İtalyan şehir devletleri idi. XVII. yüzyılda merkezin Hollanda’ya taşınması gerçekleşti ve sonunda merkez olarak Londra’yı belledik. Türkiye’de Cumhuriyet bu sırada ilân edildi. Pax Americana döneminde merkezlik işlevini Wall Street üstlendi. Batı Medeniyetinin bir İbranî-Hıristiyan medeniyeti olduğunu söylemek bugün en güncel bilgi haline geldi.
Dünyadan söz etmek piyasadan söz etmek anlamına geliyor. Dünya sistemi pazarını genişletemediği zaman kendi ürettiği gazla boğuluyor. Küreselleşme adını verdikleri vakıa dünyanın neresinde olursa olsun birikmiş sermayenin birbirine destek vermesidir. (…) Tüketim tutkumuz yangına körükle gidiyor.” İsmet Özel, 13 Zilhicce 1445 (19 Haziran 2024) MERKEZ VE MUHİT başlıklı yazısından (www.istiklalmarsidernegi.org.tr) alıntılar.
No Comments